2011’de Türkiye
R. Hakan Kırkoğlu
Kısa kısa 2011
*Genel seçimler en dikkat çekici konu olsa bile, en önemli gündem etnik ayrışma gerginliği
*İçişlerindeki bu kaynama 2012 Ekim’ine kadar gündemde kalabilir
*AKP şanslı olabilir ancak CHP’nin performansı da kritik. BDP sonuçlar açısından belirleyici olabilir.
*Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi yenilediği en son Kurultay bir Ay tutulması altında gerçekleşmişti. Bu bakımdan 15 Haziran 2011’deki Ay tutulması O’na kritik bir değerlendirme getirecek.
*Ülkenin bütünlüğünü tehdit eden gelişmeler ve terör özellikle Haziran ve Temmuz’da çok önemsenmeli
*Gençlere, üniversitelilere ilişkin gündem sıcaklığını koruyacak
*Yılın ikinci yarısında ekonomi yönetimi ve sıcak para konularında hatalar, yanlışlıklar gündeme gelebilir, Ekim sonu ve Kasım bu açıdan önemli. Kamu harcamaları ve enflasyonun kontrol edilmesi yılın ikinci yarısında gittikçe hassasiyet kazanıyor.
*Ekim siyasi gelişmeler ve yeni sivil anayasa için önemli adımlar getirebilir
*Başkanlık sistemi konusu gündemden uzak değil
*11 Kasım sonrasında sınırdaş komşularla ilişkilerde sıkıntılar 2012 ortasına kadar meşgul edebilir
2011 yılı için Türkiye’ye ait öngörümlerimi oluştururken, bu yıl meydana gelecek olan yeni siyasi tabloyu da beraberinde anlamaya çalıştım. Önce bu dönemde gündeme gelebilecek ana temalar üzerinde duracağım, daha sonra aylık bazda da bazı değerlendirmeler yapacağım. 2011 çok önemli başlangıçların ve yeni trendlerin ortaya çıkacağı bir yıl olarak görülmeli, zira bu yıl Uranüs 2018’e kadar kalacağı Koç burcuna ilerlerken, Neptün de 4 Nisan’da Balık burcunun ilk derecesini ziyaret ederek bu burçtaki etkisinin ilk işaretlerini vermeye başlayacak.
Politikada yeni trendler ortaya çıkıyor
Uranüs’ün Koç burcuna ve dolayısıyla ülkemizin 10. Evine ayak basması ile birlikte, hükümeti, ülke yönetimini ilgilendiren konularda büyük bir yenilenme içerisine gireceğimizi şimdiden söyleyebiliriz. 10. Ev politik astrolojide bir ülkenin yönetimini, hükümeti, devlet mekanizmalarını ve aynı zamanda ülkenin dışarıdan nasıl izlendiğini anlatır.
Türkiye’nin doğum haritasında bu evde yer alan Koç burcu doğal olarak ülkemizin askeri gücüne, geçmişten getirdiği liderlik arzularına işaret eder. Uranüs’ün bu alana girmesi son zamanlarda çok daha belirgin hale gelen dünyada daha aktif dış politika ve daha bağımsız tavırlarını iyice netleştirmeye başladı. Bu yeni sürecin çok önemli politik değişiklikler anlamına geleceğini söyleyebiliriz. Bu trend iyice güçlenmektedir. Ancak aynı zamanda 2008’den bu yana Oğlak burcunda yavaş yavaş ilerleyen Pluton’u da unutmamak gerekir. Zira önümüzdeki yıllarda, 2012-2015 arasında Uranüs ve Pluton tam 7 kez kare açı yapacaklar. 7. Evde, Oğlak burcundaki Pluton da benzer şekilde, dış politika, anlaşmalar ve diplomasi alanında ülkemizin daha açık bir mücadele içerisine girdiğini ve önceki yıllarda da ifade ettiğimiz gibi bu konularda daha fazla kas yapmasına neden oluyor. Ortadoğu’da yeniden şekillenen siyasi dengeler, ABD’nin bölgeden asker çekmesi, önceliklerin değişmesi ülkemiz dış politikaları ve real politiki yeniden değerlendirme gereği doğuruyor. Durum böyle olunca, ülkemiz yönetim biçiminde süregelen değişim (Uranüs Koç), başkanlık modeli tartışmaları ve sonucunda ortaya çıkacak tablo 2011 yılında daha net bir görünüm sergilemeye neden olabilir. Özellikle 2011 yılının Temmuz sonu- Ağustos başından itibaren daha fazla gündeme gelecek olan başkanlık modeli (2011 – 12 profeksiyonunda 5. Evdeki Akrep burcu – içerisinde Güneş de yer almakta ve aynı zamanda 2010-11 yıllık haritasında Aslan burcunun yükseliyor olması) sözünü ettiğimiz bu yeni durumun açık bir astrolojik simgesidir. Bu durumda, 2011’den başlayarak şöyle bir politik atmosferin ortaya çıktığını görebiliriz: İyice güçlendirilen bir başkanlık modeline doğru gidiş ve daha güçlü, liderlik taşıyan bir politik çerçeve, sonuçta 2012’den sonra ülkemizin yönünü güçlü bir biçimde belirleyecek ve gerek yönetimde, gerekse dış politikada yepyeni hatlar ortaya çıkarabilir.
Etnik sorunlar ve tehditler
Diğer yandan 7. Evdeki Pluton transiti aynı zamanda karşıtlıkları, ayrışmaları ve mücadeleyi de beraberinde getirmekte. Zira, ülkemizin doğum haritasında yükselen burçta Yengeç’te yer alan Pluton, ülkemiz halkının cumhuriyetin kuruluşunda çok büyük travmalar geçirdiği, bir kurtuluş savaşı yaşadığını ve bu yaşanmışlıklarla da ülkenin birliği, huzuru ve güveni (Yengeç) konusunda aşırı duyarlı olduğunu anlatıyor. Şimdi, Pluton ülkemizin yükselen burç derecesinin tam karşısından geçmesinin anlamı aslında tam da bu nedenle, özellikle yaşanan etnik sorunlar ve Kürt-Türk kutuplaşmasının iyice keskinleştiği bu dönemde daha büyük bir önem kazanmaktadır. Bu gözle bakıldığında, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde, tam olarak Pluton – Pluton karşıtlığı yaşanacağı 2014-2015 dönemine kadar sözünü ettiğimiz siyasi sorunun ülkenin bütünlüğünü bozmadan çözülebilmesi büyük bir öncelik kazanacaktır. Artık yumurta küfesi kapıya gelmiştir ve Türkiye’nin bu konuyu çözmesi, yeni ve daha sağlam bir denge kurması gereklidir. Doğal olarak, önümüzdeki dönemde ülke yönetiminde olacak kişilerin çok büyük bir yük ve sorumluluk altına gireceğini şimdiden anlayabiliriz.
Ülkemiz 2011 Temmuz sonuna kadar olan dönemde (2010 Temmuz sonunda başlamıştı) vatanı, toprağı, ülkenin iç işlerini, huzurunu anlatan 4. Ev Terazi profeksiyonu yaşıyor. Bu nedenle, etnik gerginlikler, içişlerini ilgilendiren konular, doğrudan toprağı ilgilendiren hassasiyetler (depremler de buna eklenebilir) iyice artmış durumda. Nitekim, en son 21 Aralık’ta ülkemizin haritasında İkizler burcundaki Ay’ın (Ay: halk, geniş kitleler, kadınları ilgilendiren temalar) tam üzerinde gerçekleşen Ay tutulması gündeme iki dil tartışmasını (İkilikler İkizler’le yakından ilişkilidir) başlatmıştı. Bu tartışmanın çok önemsenmesi gerekir zira önümüzdeki aylarda, İkizler-Yay eksenine geçecek olan ay düğümleri Şubat ortasında yine ülkemizin haritasındaki Ay’ın üzerinden geçecek. Tüm bu nedenlerle, gerek 4. Ev profeksiyonu, gerekse ülkemizin bu evinde yer alan iki malefik/zorlayıcı Mars ve Satürn yüzünden, iç işlerinde huzurun sağlanması, teröre dikkat edilmesi, milliyetçi eğilimlerin zorlanmasına büyük bir dikkat gerekecek. Kuşkusuz bu gelişmeler 2011’in ilk yarısında yapılacak genel seçimlerin öncesinde ayrı bir önem kazanıyor olacak. Bu dönemde, sadece 4. Ev profeksiyonu değil, aynı zamanda yine bu alandan geçen Satürn transiti de konuyu en üst sıraya oturtmakta. Kısaca bu yılın ilk yarısında, seçimlerin yanında, ülkenin güvenliğini, huzurunu ilgilendiren etnik konular en dikkat edilmesi gereken konulardır.
Satürn 2011 Kasım ortasında ülkemizin haritasındaki yere 3. kez geri dönmekte. Bu transit 2012 Mayıs’ında ve ardından 2012 Ağustos’unda da tekrar edecek. Bundan 30 yıl önce 1982 yılında Satürn aynı yerden geçtiğinde (13 Ekim 1982, 18 Ekim 1982’de anayasa kabul edilmişti) en son Anayasa yapılmıştı. Bu bakış açısıyla, genel seçimlerin arıdndan, 2011 sonbaharından başlayarak, 2012 yılında anayasanın yeniden ele alınacağını şimdiden fark edebiliriz. Bu bakımdan, 2012 ikinci yarısında hız kazanacak çalışmaların 2013 sonunda tamamlanması beklenebilir.
Ekonomi ve topraktan kaynaklanan konular
2010-2011 dönemini ilgilendiren Güneş Dönüşü haritasında Aslan burcunun ilk derecesinin yükseldiğini görüyoruz. Aslan burcu Astroloji’de liderleri, yöneticileri, başkanları, erk sahibi kişileri anlatan bir burçtur ve ilk derecenin yükseliyor olması kuşkusuz başkanlık tartışmaları ile ilgili gündemin henüz taze biçimde gündeme gelebileceğini anlatıyor olabilir. Bu burç aynı zamanda ülkemizin haritasında ekonomiyi, parasal kaynakları ve Türk lirasının değerini anlatan 2. Ev olduğu için, içerisinde bulunduğumuz dönemde tam olarak ön planda olmasa bile, ekonominin durumunu içeren koşulların da önemli olduğunu vurgulamakta. Bu dönemde Merkez Bankası’nın aldığı yeni kararlar ve kredi koşullarına sınırlamalar getiren, ekonomiyi dengede tutmaya çalışan girişimlerin dikkat çektiğini fark ediyoruz.
Yıllık haritada Güneş de 4. Evde yer almakta. Bu konum sıklıkla seçimlere giden yıllarda ortaya çıkar. Zira bu ev tabanı, halkın durumunu da ilgilendirdiği için, 4. Evdeki Güneş yıl boyunca içişlerinin önemine ve belirleyici olabileceğini simgeliyor. Benzer şekilde, bu ev gizli ya da toprak altında kalan şeylerle yakından ilgili olduğu için, 2010-2011 döneminde topraktan kaynaklanabilecek durumlara dikkat etmek gereği olabilir. Ayrıca bu ev madenleri ve petrol gibi topraktan çıkan kaynakları anlatırken, aynı alanda şans noktasının yer alması petrol ya da benzer maddi değerlerin belirli kazançlar sağlayabileceğini de göstermekte.
Bunun yanı sıra 2010-2011 yıl yöneticisi Venüs de bu haritada, Güneş’le birleşmiş ve astrolojik açıdan zor bir konumda yer alıyor. Zira hem geri harekette ancak Güneş’ten dolayı gizlenmiş durumda. Venüs’ün bu konumu gerek ülke içindeki toplumsal uyumu, halkı birbirine bağlayan kültürü, gerek ekonomiyi, gerekse yönetimi ilgilendiren ekonomi politikalarını zora sokabilir. Bazı ekonomik değerlendirmelerin tam olarak gerçeği yansıtmaması ya da eksik politikalar uygulanması söz konusu olabilir. Benzer biçimde, en dipte yer alan bu evde Akrep burcundaki Merkür, basının, medyanın çok açık olamadığını (su burçları sağırdır), kendi durumunu tam olarak ifade edemediğini simgelemekte.
Mars yıllık haritada özel bir öneme sahip, zira Güneş’in dispozitörü durumunda ve 5. Evdeki Yay burcunun ilk derecesinde duruyor. Mars mücadele ve savaş içeren konuları, askeri içine alan durumları, aynı zaman şiddeti de temsil eder. 5. Evde/Yay burcundaki Mars, (geçen yılki yazımda da değindiğim gibi) üniversite gençliğini (5. Ev gençler, Yay akademik konular) gündeme yeni gelen gösterilerini, yumurta atma protestolarını da simgelemekte. Benzer şekilde, bu konum protestoların yanında, yabancılarla ilgili ve özellikle yurtdışı kaynaklı spekülatif koşulların ekonomiyi ve borsaları tedirgin edebileceğini de anlatabilir. Yine turizmin zarar görebileceği olasılıkları da gündeme getirmekte.
Tüm bunların yanında, Mars yıllık haritada, tepe noktasındaki Koç’u da yönettiği için, bu dönemde ana gündemin seçimler ve liderlik olduğunu ancak seçim süreci içerisinde gençlerin ya da akademiye, üniversitelere ait gelişmelerin sıcak ve tartışmalı bir gündem de yaratabileceğini anlatmakta. Mars diğer yandan, ekonomik kaynakların kolayca harcanabileceğini de açıklıyor. Özellikle seçim öncesi dönemde kamuya yönelik harcamaların (4. Evin yöneticisi Mars, 5. Evde) kontrolsüz artma beklentisi çerçevesinde bu durumun mali açıdan yıpratıcı sonuçlar doğurabileceğini söyleyebiliriz. Özellikle yılın ikinci yarısında, ekonomideki büyüme ve harcama dengelerinin çok daha dikkat edilmesi gereken bir konu haline geleceğini görürsek, şaşırmayalım. 2011 yılında genel seçimler önemli bir gündem oluştururken, haritanın 10. Evinde yer alan Boğa’nın de ekonomik istikrarın diğer bir hassasiyet noktası yaratacağını açıklamakta. Yine yıllık haritada, toprak elementinin zayıf kalması aslında bu yıl ekonomiye ait değerlendirmelerde ve girişimlerde çok mantıklı olunamayabileceği ya da hedefe yönelik durulamayabileceği, hedeflerin kayabileceği görülüyor.
Halkın sıkışık durumu
Yıllık haritada Ay’ı Yengeç burcunda 12. Evde görmekteyiz. Ay halkı, halkın ihtiyaçlarını ve toplumun huzurunu, sağlığını en yakından açıklayan gezegendir. Yengeç’te ve 12. Evde olması milli konularda çok hassas ancak kendi durumunu tam olarak anlatamayan, kısıtlı kalan halka ve hassasiyetlerine işaret ediyor, halk rahat durumda değil. Bu dönemde, halkı yıpratan olayların gündeme gelebileceğini söylemeliyiz. Nitekim Ay aynı zamanda Terazi burcundaki Satürn’le de kare açı içerisinde olduğu için, ülke birliği konusunda büyük kırılmalar, depresyon ve huzursuzluk, engellenme söz konusu. Ay aynı zamanda aynı evde yer alan güney ay düğümü yüzünden geçmişten kalan travmaların,yaraların, etkisi altında, oldukça zor koşullarda duruyor. Yine ilginçtir, 2011-2012 yılında Ay bu kez kendini daha açık ifade edebileceği Yay burcunda ve kuzey ay düğümü ile aynı yerde, 3. Evde, Uranüs’le üçgen açıda kalmakta. Bu durumda, 2011’de yapılacak seçimlerin ardından, Ağustos’la birlikte, halkın inançlarla ilgili konularda, sosyal alanda, ufukları daha geniş bir tartışma ortamına gireceğini söyleyebiliriz.
Sonbaharda yeni Anayasa için start verilebilir
Satürn politik astrolojide devleti, devlet mekanizmalarını, kuralları, yasaları ve genel düzeni temsil eder. Ülkemizin haritasında 2012 Ekim’ine kadar 4. Evini transit eden bu gezegen, halihazırda iç işlerinin, ülke bütünlüğünün, huzurun ve etnik konuların hassas bir çizgide ve diplomasi dengesinde içerisinde ilerlediğini göstermekte. Satürn 2011’de aynı zamanda “yanan yolda” ilerleyecek ve aynı zamanda ülkemizin haritasında bu evde yer alan Satürn’ün üzerine gelecek. Bu transitin etkisinden ve 30 yıl önce neler getirdiğinden yukarıda söz etmiştik. Ancak yanan yolda ilerlemesi ülke içişlerinin son derece kırılgan ve teröre açık bir atmosferde ilerleyebileceğini açıklamakta. Tüm bunların ancak doğru ve adil politikalar ve diplomasi çevresinde çözülebileceğini de anlatmakta. 2010-2011 yıllık haritasında ise Satürn 3. Evdeki Terazi burcunda durmakta ve haritanın dip noktası ile birleşmekte. Bu konum, sınırdaş ve yakın komşulardan kaynaklanan konularda (özellikle Irak ve Kuzey Irak) dikkatli olunması gerekeceğini vurgulamakta. Bu yöne doğru devlet politikalarında hassas bir denge ve diplomasi gereği görülmekte. Kuşkusuz bu koşulların halkın durumunu yakından etkilediğini ve zorladığını da görüyoruz (Satürn kare Ay) Satürn’ün doğum haritasındaki Mars’ın üzerinde olması da söz konusu durumu, içişlerindeki kırılganlığı ve teröre ve polise ilişkin konuları yine gündemde tutabilir. Sınırdaş komşularla ilişkiler, anlaşmalar, yazışmalar, İran’ın durumu özellikle bahar aylarında daha sıkıştırıcı koşullara yol açabilir. Bunun yanı sıra, bu evdeki Satürn eğitimde, yazılı medyada, gazetelerle ilgili konularda devletin oldukça hassas davranabileceğini de gösterebilir.
Yılın ikinci yarısında ekonomi ve yatırımlar oldukça hassas
2011’in ikinci yarısı için ise, 2011-2012 yıllık haritasında Satürn yine Terazi burcunda ve bu kez yükselen burçta yer alacağı için, içişlerine, etnik yapıya, Kürtlerin durumuna ait siyasi sorunların hala ana gündem maddesi olarak devam edeceği anlaşılmakta. Bu dönemde, Ağustos sonrasında hatta Haziran ayından itibaren gerek etnik konuların gerekse hukuki, anayasal tartışmaların baş köşeye oturacağını beklemeliyiz. Ülkemizin dış politikaları ve ilişkileri büyük yükler altına girerken, genel atmosferin ekonomide, spekülatif konularda yanlış değerlendirmeler ve kararlarla karmaşaya yönelebileceği söylenebilir. Yılın ikinci yarısında harcamalarda kontrol artışlar, aşırı sarfiyat, ekonomik değerlerin, yatırımların getirebileceği karmaşaya şimdiden dikkat çekmek gerekiyor. Bu bakımdan, 2011’in ikinci yarısında hem iç siyasette yaşanabilecek tartışmalar ve ekonomideki gidişte yaşanabilecek yanlışlıkların iç içe geçebileceği görülmekte.
2010-2011 geçişinde, yatırımları, finansman kaynaklarını, borçları anlatan 8. evde, Balık burcunda Jüpiter/Uranüs birleşimi yer alıyor. Bu konumu ile Jüpiter ülkeye gelen yabancı kaynakları, (Balık doğum haritasında 9. evde) sıcak parayı ve büyük ölçüde başı boş kararsız bir dengede duran imkanları açıklıyor. Süregelen bu koşulların Şubat ayından itibaren daha dikkatle izlenmesi gerekebilir. 20 Mart’a kadar olan dönemde, özellikle 4 Mart-15 Mart arasındaki finansal gelişmeler bu kaynaklardan daha fazla ne kadar yararlanabileceğini açıklamakta. Her durumda, 15-17 Mart günlerinde ortaya çıkabilecek koşulların sıcak paranın varolan koşullarını değiştirebileceğini gösterebilir. Ne kadar ilginç ki, 2011-2012 haritasında da Jüpiter yine 8. evde, bu kez toprağı ve maddi yatırımları anlatan Boğa burcunda duruyor. Bu nedenle, yılın ikinci yarısında da ekonomi sıcak paraya ya da dışsal faktörlere dayanabilir. Ancak bu yönde daha büyük bir eksiklik duygusunun vurgulanacağını da söylemeliyiz. Bu bakımdan, 2011’in ikinci yarısında ekonomik dengeler, kaynaklar, bütçe ve finansal ihtiyaçlar çok daha kontrollü biçimde kullanılmalı. Yılın ikinci yarısına ait haritada Güneş/Jüpiter karşıtlığı, dışsal kaynaklar ve yatırımlar hazır olsa bile, aşırı ve kontrolsüz bir harcamanın ya da Merkez Bankası’nın yanlış kararlarının, belirsizliklerin ekonominin dengesini zorlayacağını göstermekte. Jüpiter aynı zamanda hukuku, yasaların ruhunu ve bu yöndeki uygulamaları anlattığı için, 2010-2011 haritasında, geri harekette 8. evde, Uranüs’le birleşmesi yasaların yorumlanması konusunda krizlere, tartışmalara ve huzursuzluklara işaret ediyor. Yılın ikinci yarısında, haritada yükselen Terazi ve bu burçtaki Satürn (yanan yolda), 9. evde İkizler burcundaki güney ay düğümü ve Yay burcundaki Ay, hukuki konuların, sosyal tartışmaların, adalete ilişkin hassasiyetlerin devam edebileceğini anlatmakta.
Bu yılki yıllık haritada Oğlak burcunda 6. evde yer alan Pluton devlet kurumlarının dönüşüm içerisinde olduğunu, yapısal değişikliklere gidildiğini anlatmakta. Aynı konum çalışan kesimlerin, emekçilerin de rahat bir durumda olmadığını açıklamakta. Yılın ikinci yarısında 6. eve gelecek olan Balık burcu da, bu koşulların yine iç açıcı olamayacağını ifade ediyor olabilir.
İdeal ve ülkülerde yeni bir trend oluşumu - Neptün'ün pasiflora etkisi
4 Nisan’da Neptün’ün Balık burcunun ilk derecesine ulaşması ve 5 Ağustos’a kadar da bu alanda kalacak olması, yılın ikinci yarısında ve özellikle 2012’den itibaren şekillenebilecek olan diğer bir ana temayı açıklamakta. Neptün hipnotize eden, dağıtan, bulanıklaştıran ve aynı zamanda gerçekleri çarpıtan bir güçtür. Bu gezegenin Pasiflora gibi etkisi olduğunu söylerim. Bu gezegen toplumları bir ideal ya da ülkü etrafında toparlayan varsayımları, inanışları ve genel olarak kollektif kültürü açıklar. Balık burcu ülkemizin 9. evinde yer almakta. Haritanın tepe noktası MC de yine bu alandadır. Neptün’ün erozyona uğratan bir enerjisi olduğunu görürsek, önümüzdeki yıllarda, uluslararası diplomaside (Ahmet Davutoğlu etkisi) yazılı ya da görsel medyada, akademik alanda, üniversitelerde, genel olarak yasaları uygulayan mahkemelerde, (anayasa dahil) belirli bir karmaşanın, bulanıklığın ve değerlerde erozyonun gündeme gelecek olmasına şaşırmamalıyız. Neptün’ün bu transiti altında, toplum daha kolay afyonlanabilir ve gerçekleri değerlendirmede, ortaya çıkarmada yanılgılara düşebilir. Kuşkusuz bu süreç tüm düşünsel ve felsefi alanlara, ülkenin entelektüel kesimine daha ruhsal, maneviyatı ve dinsel ögeleri öne çıkarak kültürel trendler ve ülküler getirecek olabilir. Nihayetinde çok daha ileriki yıllarda, Neptün, Uranüs’ün üzerine geldiğinde, 2018 yılında, bu sürecin neler getirmiş olduğunu daha iyi anlamış olacağız. Doğal olarak, bu süreçte, 2012 Ekim sonrasında Satürn’ün de Akrep burcuna ilerlemesi ile birlikte, Neptün ve Satürn arasında bir üçgen açı meydana gelecek. Bu üçgen özellikle 2013 yılında ülkemizin Güneş’ini de etkiliyor olacak. Bu çok dikkat çekici bir görünüm zira bir yanda Satürn (devlet, kurallar, düzen) yeni bir düzenleme getirirken, Neptün de kültürel anlamda ruhaniyetin sanki bunun bir ülkü, bir ideal gibi benimsenebileceğini açıklamakta.
Yılın ikinci yarısındaki temalar
Şimdi, bu aşamada yılın ikinci yarısında gelişebilecek olan temel koşullara bakalım. 2011-2012 geçişinde, ülkemiz 5. ev Akrep profeksiyonunu yaşayamaya başlayacak. Bu etkilerin Temmuz’un son haftasından itibaren belirgin hale geleceğini ve Kasım ayına doğru iyice belirginleşeceğini söyleyebiliriz. Ülkemizin haritasında, 5. evde Akrep’te Güneş, Venüs, Jüpiter ve şans noktası yer almakta. 5. ev pozitif bir evdir zira içerisinde eğlence, yaratıcılık, harcamalar ve risk almayı içeren konular yer alır. Bu ev aynı zamanda doğal sıralamada Aslan burcunun evidir ve haritada Güneş’in de yer alıyor olması yönetime, başkanlara ait konuların gündeme geleceğini göstermektedir. Akrep dönüşüm, bitişler ve yenilenmelerle doğrudan ilişkili bir burç olduğu için yukarıda sözünü ettiğimiz başkanlık sistemine ait koşullar için güçlü bir zemine işaret ediyor olabilir. Ayrıca 2011-2012 yıllık haritasında (yıl yöneticisi) Mars’ın da Aslan’da olması (sert açılar içerisinde kitlenmelerin de olacağını göstermekte) bu temanın iyice vurgulanabileceğini ifade etmekte.
Temmuz sonrasındaki koşullarda ekonomide harcamalara ait konular, gençliği ilgilendiren gelişmeler, ekonomide büyüme oranı ya da çocuklarla ilişkili konular, ülkenin spor, sanat ya da benzeri sahne, eğlence dünyasını içeren konularının dikkat çekici bir şekilde öne çıkabileceği anlaşılmakta.
Harcamalar, yatırımlar ve yanılgılar
2011 Temmuz’undan itibaren etkileri belirgin hale gelecek olan yıllık haritaya baktığımızda özellikle ekonomiyi ve kamusal harcamaları zorlayabilecek astrolojik unsurlar görüyoruz. Yıl yöneticisi Mars Aslan burcunda 11. evde duruyor. (Türkiye’nin haritasında kaynakları ve harcamaları anlatan 2. eve düşmekte) 11. ev hem geleceğe yönelik umut ve beklentileri hem de politik astrolojide, sosyal örgütleri, dernekleri, sivil kuruluşları ve aynı zamanda meclisi de yakından ilgilendirir. Mars’ın bu evde, sabit burçlarda T-kare içerisinde olması (Akrep’teki Merkür ve Venüs’le kare ve Kova burcundaki Neptün’le karşıt açıda) 2011-2012 geçişinde sıkışık hale gelebilecek bazı sorunlara işaret etmekte. Bu sıkışıklık ya da kilitlenme durumu hem ekonomik hem de başkanlık sistemine ait gelişmeler açısından önemli sayılabilir.
Yıllık haritada Mars hem Türkiye’nin Neptün’ü üzerinde duruyor hem de yine Türkiye’nin 5. evindeki Jüpiter’ine karşır konumda yer alıyor. Aynı zamanda yıllık haritada Mars-Neptün karşıtlığı da var. Mars arzuları ve eylemleri açıklayan bir gezegen olarak, Aslan burcunda 11. evde, siyasi açıdan başkanlık sistemine ilişkin girişimleri açıklıyor olabilir. Ancak girişimlerin yanılgılar, karmaşalar ve açık olmayan durumlara yol açabileceğini de söylemeliyiz. Mars’ın yıllık haritada Merkür’le olan partil karesi gençlerden kaynaklanabilecek, ya da içerisinde basının,medyanın, ya da dokümanların, belgelerin olabileceği bir konunun çatışma getirebileceğini anlatmakta.
Diğer açıdan Mars ekonomide harcamalar kaynaklı konularda dikkatsizliğe, öngörüsüzlüğe, belirsizliklere de dikkat çekiyor. Bu konum özellikle borsayı ve yatırımcıları etkileyebilecek dalgalanmaların, hayal kırıklıklarının uzun bir süreye yayılabileceğini anlatmakta. Ancak ekonomi dışsal kaynaklardan yararlanmaya devam edebilir. Bununla birlikte, sıcak paranın nasıl kullanılabileceği çok önemli bir soru işareti ve stres yaratmakta. Yıllık haritada, 2. evde Akrep burcundaki Güneş harcamaların, büyüme arzusunun öne çıkarıldığına işaret ederken, bu büyümenin finansmanı ve kaynakları iyi bir şekilde analiz edilmeli ve araştırılmalı. Haritada, Güneş, Jüpiter ve Pluton, hepsi 5 derecede yer almaktalar. Jüpiter/Pluton kombinasyonları büyük mali güçleri ve zenginlikleri, içerisinde manipülasyon taşıyan temaları açıklar. Bu nedenle, dış güçlerden kaynaklanan ve ülkemiz etnik yapısını ilgilendiren, bu alanı etkileyen güçlerle dikkatli bir ilişki içerisinde olmak gerekiyor. Zira bu alanda hem işbirliği hem de bağlayıcı ilişkiler aynı anda ortaya çıkmakta.
Etnik sorunlar ve ekonomik konular el ele
2011-2012 haritasında, ışıkların ve gezegenlerin büyük bir bölümünün haritanın ilk çeyreğinde biriktiği görülmekte. Bu görünüm, 2011’in ikinci yarısında, ülkemizin kendi iç işlerine daha fazla gömüleceği anlamına gelmekte. Dışsal etkiler kaybolmasa da, bu dönemde ana konu iç işleri, yurda ait konular olarak görülmekte. Benzer biçimde, haritanın tepe noktasında ve 10. evde Yengeç burcunu görmekteyiz. Bu nedenle, vatanı ve birliği ilgilendiren konular, toplumun huzuru, güveni esas gündem maddesi olarak ortaya çıkmakta. Bir tehdit algılaması içinde olunacağı açıkça görülmekte. Milli birliğin, huzurun, güvenin korunması, milliyetçi temalar ana ekseni oluşturmakta. Yükselen burçtaki Satürn halkın içişlerinden, etnik konulardaki sıkıntılarından dolayı sıkışık, mutsuz ve depresif olduğunu, ağır sıkıntılar içerisinde olduğunu, 7. evde Koç burcundaki Uranüs ise, karşıt duranların ayrılıkçı olabileceklerini ve bir çeşit başkaldırı tutumunda olduklarını anlatmakta. Satürn/Uranüs=MC olduğu için, esasında 2011’in ikinci yarısındaki ana izlek, bu iki çatışan durumun nasıl bir arada tutulabileceği üzerine odaklanıyor. Bu gözle bakıldığında, Mars ve Satürn arasındaki açı aslında, diplomasi ve siyaset alanındaki sıkışmaların ekonomik ve mali açıdan da fazladan problemlere yol açabileceğini göstermekte. Tüm bunların yanında, gerek ekonomik konulardan kaynaklanan ve gelirleri ilgilendiren, gerekse bir şekilde medyaya, iletişim kanallarına yansıyan, daha fazla tartışma, konuşma ve düşünce trafiği oluşturan gelişmeler söz konusu.
2011-2012 yıllık haritasında Terazi burcunun yükseliyor olması ve bu alandaki Satürn, iç işlerindeki politikaların, gerekse dış ilişkilerin getirdiği yüklere, sorumluluklara işaret etmekte. Haritada Venüs’ün zor bir durumda olması ve sert açılar içerisinde olması diplomatik açıdan bağlayıcı durumların tam ortasında, ekonomik açıdan da sıkışık durumda olunabileceğini açıklamakta. Adeta bu iki konu bir açmaz yaratarak, el ele vermiş gibi gözüküyor. Yanlış değerlendirmeler, skandallar, gözü kapalı tutumlar hem diplomasiyi hem de ekonomik konuları aynı anda kilitlemekte.
Yine yılın ikinci yarısını ilgilendiren haritada, 7. evde duran Uranüs, dış politikada ve dünyayı ilgilendiren konularda daha bağımsız, ani ve sert çıkışlara zemin hazırlamakta. Uranüs’ün Yay burcundaki Ay’la üçgeni bu eğilimin uluslar arası konuları ve sınırdaş komşuları da beraberinde ilgilendirdiğini açıklıyor olabilir. Belki de bu durum, Iran’a ya da benzer sınırdaş komşu ülkeye ait bir gelişmenin diplomatik açıdan önemli külfetler, sıkışıklar getirebileceğini açıklıyor olabilir. Diğer yandan, haritanın 4. evindeki Pluton etnik konularla (diplomasiyi ve dış ilişkileri de yakından ilgilendiriyor) ilgili devleti de içine alan önemli dönüşümlerin ve baskıların da işaretçisi.
Aylık değerlendirmeler
Ocak – Devlet kurumlarını ilgilendiren konular ve toplumsal muhalefet öne çıkıyor
Yılın ilk ayında devlet kurumlarını (SSK, Diyanet, TÜBİTAK, değişik Sendikalar vb) ilgilendiren konuların yanında işçiler, çalışan kesimler açısından gündemin hareketli ve yorucu olabileceği koşullar var. Bu dönemde artan bir toplumsal muhalefet farkedilebilir. Aynı zamanda halkın zor şartları, mevsimsel koşullar yıpratıcı görülmekte. Kuşkusuz 4 Ocak’ta gerçekleşecek olan Güneş tutulması içişlerini daha gergin bir duruma sokuyor. Etnik konular, çift dil konusunun gündeme gelmiş olması, gelişen bu tüm koşulların yarattığı huzursuzluklar atmosferi sertleştirmekte. 15 Ocak sonrasında ayrıştırıcı hareketler, şiddete, protestolara, gerginliklere zemin hazırlayabilir. Toplum olarak bu dönemde daha fazla anlayışı ve toleransa ihtiyacımız olacağı açık. 19’unda gerçekleşen dolunay tüm bu konuların getirdiği temaları iyice geriyor ve açığa çıkarıyor. 22’sinden sonra liderlerin cesaretini ve girişimlerini, yönetimi ilgilendiren konuları öne çıkaran, ülkemizin uluslararası siyasi konularda daha atak olabileceği bir süreç başlamakta. 26 Ocak’ta Satürn’ün de geri gitmeye başlaması içişlerinde alınması gereken sıkılaştırıcı önlemlere, tüm bu konularda ciddi düşüncelere ve devlet politikalarına dikkat çekmekte. Ocak ayının son günlerinde toplumsal hareketler, protestolar, yığınları ilgilendiren, içerisinde özgürlük arayışı ve eşitlik teması olan gelişmelerin getirdiği durumlar önem kazanabilir.
Yine Ocak ayında dış işleri ve diplomasi açısından hareketli olabilecek koşullar ve manevralar olabilir. 20 Ocak sonrasında finansal piyasalara, devletin borçlarına ve genel ekonomik gidişata da odaklanmak gerekecek.
Şubat – Sıcak paraya dikkat edilmeli ve sosyal alanda daha duyarlı olunmalı
Şubat ayının 19’una kadar yığınları, halkı ve özgürlükleri ilgilendiren konular, özellikle 14-15 Şubat günlerinde ezilenleri ve zayıf olanları gündeme getiren olaylar, sosyal vicdan vurgusu öne çıkmakta. Bu dönemde, hem içişlerini, hem de sınırdaş ülkelerle ilgili diplomatik temasları gündeme getiren durumlar yaşanabilir. Ülke içinde ayrışma getiren koşulların kriz yarattığını görmekteyiz.
18 Şubat’taki dolunayla birlikte, ekonominin genel gidişini, finans kesimini ve özellikle sıcak para politikalarını ilgilendirebilecek olaylar bekleyebiliriz. Bu dönemde, uluslararası konulardan kaynaklanan belirsizliklerin ülkemiz ekonomisine yansıması daha belirgin olabilir. Bu gelişmelerin getirdiği dalgalanmalar 15-17 Mart günlerinde netleşecek şekilde etkisini sürdürebilir. Ayrıca 23 Şubat’la birlikte, uluslararası konularda daha tepkisel olmayı gerektirebilecek gelişmeler, üniversiteleri, akademik dünyayı içine alan olaylar dikkat çekebilir. Bu dönemde Başbakan Tayyip Erdoğan görüşleri, sözleri ile dikkat çekebilir.
Mart – Muhalefeti arttıran gelişmeler gündemi ısıtmaya başlıyor
Mart ayının ilk günleri Başbakan Tayyip Erdoğan’ı ilgilendiren konular açısından oldukça hareketli geçeceğe benziyor. Bu dönemde, en azından 20’sine kadar olan dönemde uluslararası konulardan kaynaklanan ve kriz yaratabilecek gelişmeler dış politikayı öne çıkarırken, halkı daha tepkisel kılabilecek, huzursuzluk yaratabilecek gelişmeler söz konusu olabilir. Mart ve Nisan boyunca, etnik konuların gittikçe hararet kazanması öne çıkmakta. Pluton’un ülkemiz haritasındaki Mars’a kare açı yapması şiddet içeren gelişmelere zemin hazırlamakta. Bu süreçte, 4 Mart’ın hemen öncesi ve sonrasında ülke gündemini aniden değiştirebilecek olaylar, sürprizler özellikle yönetsel konular heyecan getirmekte. Bugünlerde değişimi ve yenilenmeyi vurgulayan temalar da var. Ancak bir yanda halkı şoke edebilecek, sarsabilecek huzursuzluklar da söz konusu. Mart ayı boyunca üniversiteleri, akademik konuları, medyayı hararetle meşgul edecek olaylar bekleyebiliriz. Seçimlerin yaklaşmakta olması da gündemi yoğun kılıyor olabilir. İnançlar ya da farklı sosyal görüşler açısından sürtüşmelerin dikkat çekici olacağı anlaşılıyor.
Mart her bakımdan çok hızlı ve olaylı bir ay olacağa benziyor. 12 Mart’ta Uranüs’ün Koç burcuna ilerlemesi ile birlikte, liderlik mücadelesini öne çıkaran bir tempo var. Nitekim bu süreç Nisan ayında daha da güçlenecek. Uranüs’ün Koç burcuna ilerlemesi yönetimi, liderleri, ülkemizin dış dünyadaki konumunu iyice öne çıkarmaya başlıyor. Daha bağımsız politikaların göze çarptığı da izlenebilir. Bu dönemde Başbakan’ın tepkileri dikkat çekebilir.
20 Mart sonrasında, yönetsel konulardan kaynaklanan gelişmeler özellikle uluslar arası platformda çok daha fazla ses getirebilir. Bu dönemde dış işlerinde İran’ı da ilgilendirebilecek önemli olaylar bekleyebiliriz. Uluslararası konuların yanında, yazılı ve görsel medyada ortaya çıkan koşullar, üniversiteleri ve gençleri içine alan durumlar söz konusu olabilir. Mart ayının son haftasında iç işlerinde, hukuksal konuları ya da dokümanları konu alan gelişmeler sıkışmalara, tartışmalara da işaret etmekte.
Nisan – Liderler açısından en hararetli ay
Nisan ülke gündeminin aşırı ısındığı ve liderleri ilgilendiren konular açısından önemli gelişmelerin yaşanabileceği bir dönem olacak. 2’sinde Mars’ın da Koç burcuna ilerlemesi, gerek yönetsel alanda hızlı çıkışlara, rekabete, gerekse uluslararası gelişmeler ya da medyayı da içine alabilecek durumlar açısından son derece dikkat çekici. Bu ay Mart’tan gelen içişlerinde huzursuzluk taşıyan konuları gündemde tutarken şiddet içeren konulara dikkat edilmeli ve ayrıca askeri konuların da öne çıkabileceği görülmeli. Özellikle 20 Nisan’a kadar ülkemiz bu dönemde, uluslar arası konularda daha güçlü ve etkin olabileceği gibi, mücadele ve rekabete de hazır olmalı. Toplumun tansiyonu çok yüksek seyrediyor olacak. Kuşkusuz seçim atmosferinde olması bunun bir göstergesi olabilir.
Liderleri ilgilendiren konularda önemli çıkışlar, sürprizler ve yenilenmeler görmekteyiz. Ülke yönetimini, hükümeti ilgilendiren alanlarda da yeni başlangıçlar, yeni çıkışlar ve daha atak davranma görebiliriz.
Nisan ortasında, devleti ve anlaşmaları ilgilendiren konularda daha dikkatli olunması gerekmekte. Benzer şekilde, Nisan’ın son günlerinde de, diplomaside ve dış ilişkilerde yaşanabilecek baskı getiren koşullara duyarlı olunacağı anlaşılmakta. Bu bakımdan 12 – 17 Nisan kritik günler sayılabilir. Ülkemiz bir yandan dış politikaya ya da yönetsel konulara odaklanırken, iç durumu ilgilendiren gelişmeler de aynı anda önemsenmeli. 18 Nisan dolunayı bu açıdan dikkat çekici olabilir. 20 Nisan’la birlikte, gündemin daha farklı konulara kaydığı görülmekte. Bu yeni dönemde, ekonominin ne kadar dengede ve istikrarda olduğu önem kazanmakta. Parayı, gelirleri, toprağı ilgilendiren konularda hükümetin daha duyarlı olacağını öngörebiliriz. Pozitif beklentilere odaklanıldığı anlaşılmakta. Bu özellikle seçimler açısından da önemli değerlendirilebilir.
Ayrıca 4 Nisan’la birlikte, Neptün’ünde Balık burcuna ilerlediğini göreceğiz. Yukarıda ayrıca değindiğimiz gibi bu yeni trend içerisinde, medyada, üniversite dünyasında, toplumun fikir önderlerini ilgilendiren alanlarda yeni bir tutum görmekteyiz. Neptün’ün Balık burcuna ilerlemesi ülkemizin medyasını, entelektüel dünyasını karıştırmaya, bulandırmaya başlıyor olabilir. Ortaya konan varsayımlar, görüşler gerçeklerden uzak olsa bile, toplum üzerinde kaydadeğer bir etkilenme yaratabilir. Bunun yanında, yöneticileri ilgilendiren konularda, onların stratejilerinde ve yönetsel anlayışlarında da dalgalanmalar, belirsizlikler ve dağılmalar söz konusu olabilir. Genel olarak halk bu dönemde, kendisini akışa ve etkilenmeye bırakmış durumda görülmekte. Sosyal konular vurgulanıyor. Halkın ideallerini okşayan tutumlar öne çıkıyor. Belki de bu durum, siyasetin sol cenahında yer alan politik liderlerin mesajının daha fazla dikkat uyandıracağı anlamına da gelebilir.
Mayıs - Ekonomideki istikrara dikkat edilmeli
Mayıs ayı ile birlikte, gerek etnik konuların, daha fazla özgürlüğün gündeme geldiğini gerekse güçlü bir yenilenme dalgası içerisinde olacağımız farkedilmekte. Bu dönemde 21 Mayıs’a kadar ekonominin genel gidişatında istikrar ve güven vurgulanmakta. Hükümet ve yöneticilerin bu yöndeki adımları önem kazanmakta. Boğa burcunda gerçekleşen vurgu ekonomik beklentileri ve bunun siyasi alandaki yansımalarını öne çıkartmakta.
Ancak bir yandan da, özellikle Haziran ayında daha da belirgin olacak şekilde, ülke içerisinde daha fazla ayrışma ve bu nedenle huzursuzluk ve endişe yaratabilecek gündemler de söz konusu. Siyasi alanda ortaya çıkan manevralar, BDP’nin durumu, yapılabilecek olası seçim ittifakları gündemin ana unsurları haline gelmiş durumda. Nitekim bu süreç, 21’inden sonra, önemli ikiliklere, huzursuzluklara yol açabilecek bir kapasiteye sahip.
3 Mayıs’ta gerçekleşen yeniay ekonomik politikalara ve bu alandaki istikrar unsurlarına işaret ederken, 11 Mayıs sonrasında ve 18 özellikle Mayıs civarında genelde dış ilişkilerde ve özellikle AB ile olan dengede zorlanmalar öne çıkabilir.
17 Mayıs’ta gerçekleşen dolunay halkın güven ve istikrar arayışını vurgulamakta. Ancak 21’inden sonraki günlerde genel bir karmaşa, gizli kalan durumların gündeme gelmesi, toplumun huzurunu kaçırabilecek ikilikler, kimi zaman şiddet olayları ya da gizli faaliyetler olarak dikkat çekebilecek olaylar olumlu beklentilerin ve istikrar arayışının bozulmasına yol açabilir. Bu dönemde, toplumda ayrışma getiren, etnik temele dayalı sorunların gündemi iyice ısıtması ile birlikte, siyasi alanda çok kaygan bir zemin oluşmakta. Bu gelişmelerin yaz aylarında, özellikle 21 Haziran sonrasında halkı endişelendiren, huzursuz kılan bir atmosfere neden olabileceğini söyleyebiliriz. Ancak tüm bu gelişmelerin yanında, özgürleşme, eşit haklar, ilerleme ve demokrasi konularında çok önemli vurguların ve değişikliklerin yaşanabileceği bir dönemden geçeceğiz. Bu koşullar kuşkusuz seçimlerin de etkisiyle Haziran’ın ilk yarısında daha da etkin hale gelecek.
Haziran – Ülke bütünlüğünü gerginleştiren gelişmelere dikkat !
Genel olarak halk Haziran ayına ikilik yaratan durumlar, siyasi konjontürün getirdiği huzursuzluklar içerisinde giriyor. Bu dönemde, milli konuları, ülke bütünlüğünü vurgulayan olayların gündemde olacağını söyleyebiliriz. Özellikle 1 Haziran’da İkizler burcunda gerçekleşen Güneş tutulması toplumsal konularda, bütünlüğü içeren alanda büyük tedirginliklere ve ikiliklerin gündeme gelmesine yol açıyor olabilir. Neyse ki 4 Haziran ile birlikte, istikrarı ve sosyal değerleri daha fazla öne çıkaran söylemlerin önem kazanacağını görebiliriz. Seçimlere çok yakın zaman kala bu dönemde, gerek medyanın etkisi, gerekse ekonomik alandaki pozitif beklentilerin körüklenmesi toplumu yakından etkilemekte. Artan beklentilerin ve pozitif algıların seçim sonuçlarına etkisi çok belirleyici olabilir. Devlet düzeyinde, bir yandan eşitliğin ve sosyal gelişmenin, özgürlüklerin vurgulanması bir yandan da iç işlerine, etnik konulara ait adımların gündemde tutulması seçim atmosferine damga vurmakta.
Seçimlere çok yakın olan 15 Haziran’da Yay burcunda gerçekleşecek Ay tutulmasının Kemal Kılıçdaroğlu için oldukça kritik bir değerlendirme getirebileceğini söyleyebiliriz. Kılıçdaroğlu 2010 Aralık ayında yaptığı kurultayda yeni bir parti meclisi kurmuştu. Bu nedenle, bugünlere yakın zamanda, gerçekleşecek genel seçimlerde de bu kurultayın sonuçlarını değerlendiriyor olacak.
21 Haziran’la birlikte, Güneş Yengeç burcuna ilerleyiyor olacak ve bu yeni süreçte, milli hassasiyetlerin çok büyük önem kazanacağını görmekteyiz. Muhtemelen, bu durumun seçim sonuçları ile de alakası olabilir. Bu süreçte, gizli faaliyetler ya da toplumu geren, endişelendiren koşullar gündeme geliyor olabilir. Nitekim 21 Haziran oldukça dikkat çekici görülmekte. Bugünlerde İkizler burcuna ilerleyen Mars, çift durumlara, ikiliklere ve terörizme işaret ediyor olabilir. Oldukça dikkatli olunmalı. 25-26 Haziran günlerinde de benzer şekilde, geçmişten kaynaklanan, milli konularda yıpratıcı olabilecek gelişmeler söz konusu olabilir.
Haziran’ın son günlerinde gerçekleşecek olaylara dikkat !! Öyle anlaşılıyor ki bu dönemde gündeme girecek konuların, 2011 yılın ikinci yarısının temalarını oluşturduğu anlaşılmakta. Bu temalar için yukarıda anlatılanlara yeniden göz atınız.
Temmuz – Milli hassasiyetler son derece gergin, terör ve gizli faaliyetler öne çıkabilir
1 Temmuz’da Yengeç burcunda gerçekleşecek Güneş Tutulmasının ülkemiz yükselen burcuna düşmesi büyük ve kritik bir olaya işaret etmekte. Bu tutulma güney ay düğümü üzerinde oluştuğu için milli konular açısından oldukça yıpratıcı olabilir. Söz konusu gelişmeler Haziran’ın son günlerinden itibaren aktif hale gelmekte. Yengeç vatan, toprak, güvenlik, aile ve birlik temaları ile yakından ilişkilidir ve bu konularda zorlayıcı olaylar içinden geçiyor olabiliriz. Toplumdaki ayrıştırmayı arttırıcı durumlar, terör ya da gizli faaliyetler öne çıkabilir. Yoğun baskılar söz konusu. Yine bu dönemde toplumun sağlığını, birliğini etkileyen konulara da dikkat etmek, güvenlik önlemlerini yüksek tutmak gerekir. 5-7 Temmuz günlerinde de benzer temalar hakim olacak. 10 Temmuz’la birlikte, liderleri, yöneticileri ilgilendiren ve onları yeniden pozisyon almaya, harekete geçmeye sürükleyen gelişmeler mümkün. Genel olarak Temmuz ayı toplumsal bütünlüğü tehdit eden olaylar açısından oldukça yorucu bir dönem olacak gibi gözüküyor.
15 Temmuz’da gerçekleşen dolunay daha kontrollü ve katı önlemlerin alınmasını sağlayabilir. Bu dönemde milli hassasiyetleri gündeme getiren konular var olmakla birlikte, gizli kalan pek çok şeyin de açığa çıktığını görebiliriz.
23 Temmuz sonrasında ekonomik gelişmeleri, harcamaları ve paramızın değerini etkileyen koşulların ortaya çıktığını görüyoruz. Bu alanda bir sonraki ay, Ağustos’ta daha rahatlatıcı koşullar görebiliriz. Ayrıca bu tarihten itibaren başkanlık sistemini ya da liderleri içine alan konuların öne çıkabileceğini söyleyebiliriz.Bu yöndeki beklentiler, meclisi ve sivil örgütleri içine alan gündemler içerisinde olacağız. 30 Temmuz’da gerçekleşecek yeniayla birlikte, gerek içişlerinin, etnik konuların, bu konulardaki çabaların, gerekse ekonomik politikaların öne çıktığını görmekteyiz. Kuşkusuz bu durum Güney Doğu bölgesini ekonomik açıdan canlandırmak için gereken önemin öne çıkarıldığı bir dönem olabilir. Zira benzer gelişmelerin Ağustos boyunca da canlı kılacağı anlaşılmakta. Ya da diğer açıdan, etnik sorunların getirdiği mücadelenin ekonomi alanında, harcamalar açısından zorlayıcı olabileceğini söylemekte de mümkün.
Ağustos – Ekonomik açıdan daha önlemci olunmalı
Ağustos ile birlikte, gerek ekonomik gelişmeler öne çıkarken, 3 Ağustos sonrasında askeri ilgilendiren durumların da dikkat çekmeye başladığını anlıyoruz. Bu dönemde harcamalar yükselmekte ve Merkez Bankası’nın rezervleri açısından dikkat çekici gelişmeler yaşanabilir. Mars’ın Yengeç burcuna geçmesi ile birlikte, asker daha aktif hale gelerek öne çıkabilir. Bu dönemde yakın, sınırdaş ülkelerle ilişkilerde, anlaşmalarda bazı aksamalar, beklemeler ve sıkışmalar da gündeme gelebilir. Ağustos ayında, ülkemizin pek çok konuda daha aktif bir rol alabileceği koşullar var. Haziran ve Temmuz aylarında yaşanan sıkışıkları aşmak için daha mücadeleci ve cesur bir tavır sergilenmeye başlanıyor.
13 Ağustos dolunayı ise yine ekonomik dengelere, paranın değerine bazı stresler getirmekte. Ancak 16-17 Ağustos günlerinde, kafa karıştırıcı, tartışma ve huzursuzluk kaynağı olabilecek vurgular söz konusu. Bu dönemde ülkemizin gelir kaynaklarını zorlayan sıkışıklıklar ve yanıltıcı olaylarla karşılaşabiliriz. Bu koşullar gençlerin durumunu, turizmle alakalı gelişmeleri ya da spekülatif açıdan finansal piyasaları ve yatırımları yakından ilgilendiriyor olabilir. Hemen kolayca çözülemeyecek, kronik ve kalıcı olabilecek bir sürecin içerisine doğru ilerlemekteyiz.
23 Ağustos sonrasında ve özellikle 29’unda gerçekleşecek yeniayla birlikte, yakın, sınırdaş komşu ülkelerden kaynaklanan endişeler söz konusu. Türkiye bu dönemde askeri açıdan daha hassas bir dönemde olduğu için yazışmalara, ilişkilere özen göstermek gerekiyor. Benzer şekilde, bu dönemde toplumun sağlığını, hastaneleri ilgilendiren durumlar, çalışan kesimi ve aynı zamanda medyayı, yazılı basını ilgilendiren sorunlarla ilgilenilmesi söz konusu olabilir. Bu durum belki de 16-17 Ağustos’ta gündeme gelen konuların yarattığı ileri süreçler de olabilir. Söz konusu genel atmosferin 23 Eylül’e kadar etkin kalabileceği anlaşılmakta. Genel olarak bakıldığında yine bu dönemde ekonominin durumu, kaynakların nasıl kullanıldığı, çalışan kesimlere ilişkin düzenlemeler gündem yaratıyor olabilir.
Eylül – Sınırdaş komşularla ilişkiler öne çıkıyor
Eylül ayında benzer şekilde, sınırdaş komşularla ilgili gelişmeler, tam olarak kontrol edilemeyen, hatta gizli kalabilen durumlar söz konusu. Bir yandan içişlerine, etnik konulara bir yanda da komşu ülkelere daha fazla odaklanmak ihtiyacı var. Ancak ekonomik açıdan çok iyi yönetilemeyen ya da yanlış varsayımlara dayalı gelişmelerin hala devam ettiği anlaşılmakta. 12 Eylül’de gerçekleşen dolunay hem sınırdaş ülkelere, hem de uluslar arası bağlamda önem taşıyan ilişkilere vurgu yapmakta. Bu dönemde pek çok konu açısından bir bekleme, hazırlanma ve daha düzgün hale getirme süreci yaşanıyor olabilir. Askeri konular, ülkenin milli konularda hassasiyetini devam ettiren gelişmeler 19’una kadar devam ediyor. Ancak bir yandan da, özellikle 23 Eylül’den sonra çok daha belirgin hale gelecek olan siyasi konular gündeme gelmeye başlıyor.
23 Eylül sonrasında başlayan çok önemli zira bu süreçte gerek diplomatik, gerekse içişlerini, etnik konuları ilgilendiren konularda son derece ciddi bir tutum ve devlet politikaları geliştirilmesi gereği var. Yurt içindeki huzursuzluk, ayrışmalar önemsenmeli. Nitekim 15’inden sonra daha fazla uyum ve işbirliği yapılabilmesi olanakları gündeme gelebilecek.
23 Eylül’den sonra, özellikle 27 Eylül yeniayı diplomatik ilişkilere yepyeni bir ivme kazandırmakta. Bu dönemde çok hızlı gelişmelerin yaşanabileceğini söyleyebiliriz. Kuşkusuz sonbahar aylarında ivme kazanabilecek olan yeni sivil anayasa çalışmaları da gündeme gelmeye başlayabilir. Bu tasarılarda, etnik konuları içeren iyileştirmeler ya da ülke içinde yaşanan stresleri azaltıcı önlemler söz konusu edilebilir. Zira bir yandan ekonomik harcamaların ya da ekonomik gidişatın huzursuzluk içermesi, diğer yandan bu gelişmelerin diplomatik süreçlere yansıması durumu var. Kuşkusuz bu süreçte askerin tutumu da büyük önem taşımakta. 27 Eylül ile birlikte, yurtiçinden kaynaklanan konular, toprağı, vatanı ilgilendiren gelişmeler ülkemizi daha ciddi ve ağırbaşlı olmaya, önlemci olmaya itiyor. Eylül ayının son günleri bu açıdan oldukça dikkat çekici olacak.
Ekim – Siyasi açıdan önemli bir dönem, yeni sivil anayasa gündeme iyice yerleşebilir
Eylül’ün son günlerinde ortaya çıkan yeni gelişmeler gündemi belirlemeye devam ederken, vatanı, toprağı ilgilendiren siyasi açıdan önemli adımların atılabileceği bir döneme doğru ilerlemekteyiz. Ekim’in ilk günlerinde yeni siyasi dengeler ve askeri de söz konusu edebilecek olaylar olabilir. Bir bakıma bu dönemde yeniden yapılanma söz konusu. Bu olayların hem ekonomik boyutu hem de siyasi sonuçları düşünülmeli. Parasal alanda harcamaları öne çıkaran bir süreçteyiz. Ekim’in ilk günlerinde ekonomik rezervleri, borçları gündeme getiren, daha çok zorlayıcı yansımalar taşıyabilecek durumlar olabilir.
15-16 Ekim tarihleri ise yukarıda sözünü ettiğimiz siyasi, daha çok içişlerini ve etnik konuları içine alan konular açısından bir karar zamanı gibi görülebilir. Nitekim 12 Ekim’de gerçekleşen dolunay ardından yeni bir idrak ve anlayış gündeme gelmekte. Bu dönemde hem diplomasi, hem de siyasi alanda duyarlı ve dikkatli olunması gerekiyor. Ekim ayında ülkemiz gündemi yeni bir şekil kazanmakta. Bu yeni şeklin içerisinde yeni anayasayı ilgilendiren tartışmalar, fikir alışverişleri de var.
23 Ekim’le birlikte, sözünü ettiğimiz süreçleri çok daha yeni boyutları ile yaşıyor olabiliriz. Ancak bu arada, ekonomi alanında, TL’nin durumu söz konusu olunduğunda çok daha duyarlı ve önlemci olmak gereği var. Kamu harcamalarının hızla artabileceği, daha fazla fona ve kaynağa ihtiyaç duyulan bir dönemdeyiz. Bununla birlikte, ekonominin dengesini çok iyi yürütmek pek kolay olmayabilir. 23 Ekim sonrasında ve Kasım’da finansal piyasalara, borsadaki gelişmelere özel bir önem vermek gerekecek. Sıcak para konusunda daha sıkı önlemlerin alınması gereği var ancak bu pek de kolay olmayan sonuçlar üretecek gibi gözüküyor. Zira, tam olarak doğru varsayımlar ve sonuçlar üzerinde anlaşılamıyor olabilir. Hatta bu sürecin 2012 Şubat ayına kadar yansıyabilecek sonuçları olduğunu söyleyebiliriz.
26 Ekim’de gerçekleşen yeniay siyasi konulara yenilenme ve değişme, anayasayı, devlet politikalarını ilgilendiren kararlar getirirken, ekonomik alanda aşırı yüksek beklentiler içinde olmak ve bu nedenle harcamaları sınırlamamak gelecek için daha belirsiz ekonomik beklentiler yaratmakta. Ekonomiyi ilgilendiren tahribatın onarılması ve daha önlemci olunması gerekiyor.
Kasım – Ekonomi alarm verebilir, sıcak paraya dikkat !
Kasım ayında 16-17 günleri yaşanabilecek olaylar aslında Ağustos ayından devralınmış gibi görülmekte. Bu dönemde ekonomik büyümeyi gündeme getiren ve istikrarı yeniden sağlamaya çalışan ekonomi politikalarının gündeme alınması gereği var. Yine bu dönemde, gençleri, sanatçıları, sporcuları içine alan konular öne çıkabilir. Ancak ana konunun ekonomik açıdan spekülatif durumlardan, yatırımlardan ve sıcak paranın getirebileceği unsurlardan kaynaklanabileceğini söylemeliyiz.
26 Ekim sonrasında, Kasım ayında içerisinde uluslararası konuların da olabileceği, ülkemize siyasi alanda yeniden yapılanma teması getiren, bir yandan da parasal beklentileri arttıran koşullar var. Bunların hepsi dışsal kaynaklı durumlardan tetikleniyor olabilir. Diğer yandan 9 Kasım’da Neptün’ün düzgün harekete dönmesi ile birlikte, ülkenin entelektüel kesimlerini, akademik alanı ve uluslar arası konuları içeren yeni kabullenmeler, idealize edilen ve topluma yansıtılmaya çalışılan ideolojilerle karşılaşabiliriz. Nitekim uluslararası konuları, inançları, sosyal kabulleri içeren gelişmeler 2012 yılında da güçlü biçimde gündeme gelmeye başlayacak. Bu koşulların bir şekilde, 2012’deki olası Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile de yakından alakası olabilir.
Bunun yanısıra, 11 Kasım 2011 tarihinde hangi olayların içerisine girdiğimize özellikle dikkat etmeliyiz. Muhtemelen bu gelişmeler başta sınırdaş komşuları içerisine alacaktır. Bir yandan uluslararası bağlantılar, muhtemelen ABD ile olan görüşmeler, diğer yandan sınırdaş komşuları içeren gelişmeler, muhtemelen İran ve genelde Ortadoğu kaynaklı konular gittikçe yoğunlaşan bir gündem yaratmaya başlıyor. Ancak 11 Kasım’da başlayan sürecin çok uzun soluklu olacağını, bazı sıkışmalara ve huzursuzluklara yol açacağını hem uluslararası bir temayı, hem komşuları ve bir yandan da başkanlık sistemine ait gelişmeleri gündeme getirebileceğini söyleyebiliriz.
22 Kasım sonrasında pek çok konu kaygan zeminde ilermekte. Bu dönemde çalışan kesimlere, işçilere ait konular, toplumun sağlığını, düzenini ilgilendiren konular öne çıkmakta ve bu konularda devletin daha etkin kararlar alabileceğini söyleyebiliriz. 25 Kasım’da gerçekleşen Güneş tutulması yeni düzenlemelere işaret etmekte. Bu dönemde medyayı, akademik konuları ve uluslararası ilişkileri ilgilendiren pek çok bitiş ve başlangıç dikkat çekebilir. Mars’ın Başak burcunda olması işçi ve memurları içeren konuların, hizmete, düzene ve sağlığa ilişkin gelişmelerin sıcak bir gündem yaratabileceğini anlatıyor.
Aralık – Uluslar arası gelişmeler ve sınırdaş komşular ana gündem
Yılın son ayında çalışan kesimleri, sendikaları, işçi-işveren ilişkilerini öne çıkaran olayların yanında gündemin sürekli yön değiştirdiğini görebiliriz. Bu dönemde medyaya ait gelişmeler, gazeteleri, basını içine alan konular var. Halk bu konularda yoğun bir tartışma içerisinde. Yeni görüşler ve bakış açılarında sürekli değişiklikler söz konusu. Bu arada halkın sağlığını, taşımacılığı, yurtdışını içine alan olaylar da olabilir. Benzer şekilde, kadınları ilgilendiren, inançları ve sosyal düşünceleri vurgulayan pek çok değişimin içerisinden geçilmekte. 10 Aralık’taki Ay tutulması civarında bu tartışma ve düşünce alışverişlerinin iyice hız kazandığını farkedebiliriz. Aralık ayı eğitim alanına, üniversitelere büyük bir hareketlilik getirmekte. Bu gelişmeler üniversitelerdeki uygulamalar, diyanet işlerine ait konularla ve diğer sosyal boyutu olan durumlarla alakalı da olabilir. 22 Aralık sonrasında, bu kez siyasi gündemin yeniden büyük bir ciddiyet kazandığını görmekteyiz. Gerek etnik konular, gerekse toplumda muhalefet eğilimini arttıran gelişmeler var. Bu dönemde hem toprağı ve ülkeyi, hem de halkın güvenliğini ilgilendiren konularda dikkatli olunmalı. 24 Aralık’ta gerçekleşen yeniay ve 27 Aralık civarında gündeme gelebilecek içişlerinde, etnik konularda sıkıntı yaratabilecek durumlar gündeme gelebilir. Benzer şekilde, yine bu dönemde başkanlık sistemini gündeme getirebilecek yeni koşullarla da karşılaşabiliriz.
Bu değerlendirmeler 29 Aralık 2010'da yazıldı.
ÖNEMLİ: Her hakkı saklıdır. Kopyalanamaz ya da başka bir internet ortamına nakledilemez.