Bu yazı ISAR International Astrologer dergisindeki dünya astrolojisi köşem için yazıldı. Yazıyı dilimize kazandıran Murat Sağlam'a teşekkürler.
R. Hakan Kırkoğlu
Karşıt açı, döngüsel bir biçimde kendini esasen engelleyici, soğutucu ve sınırlandırıcı olarak dışa vuran Satürnyen bir niteliğe sahiptir, genellikle blokajlar ve sınavlar yaratan inatçı bir biçimde muhalif ve zorluk çıkaran tavırlarla karşılaşmamızın nedeni budur. Karşıtlık ayrıca hasat döneminde olduğumuzu, daha önce varlığını sorgulamadan kabul ettiğimiz şeyleri gözden geçirmeye dair güçlü bir ihtiyacı işaret eder. Satürn, karşıtlığın bir kutbuna yerleştiğinde temel bir gerçeklik sınavının güçlendirici etkisiyle yüzleşmek zorunda kalırız.
Dünya astrolojisinde Satürn ve Neptün 36 yıllık bir döngüye sahiptir ve kavuşumlar, burçlar kuşağında dokuz köşeli bir yıldız yaratarak her 325 yılda bir aynı yerde gerçekleşir. Geçtiğimiz asırda bu kavuşumlar ve peşi sıra yaşanan karşıtlıklar aşağıdaki şekilde gerçekleşmiştir:
1.8.1917 Aslan’ın 4. derecesi
21.3.1936, 5.10.1936, 18.1.1937 Balık ve Başak’ın yaklaşık 14-18 derecelerinde
21.11.1952, 17.5.1953, 22.7.1953 Terazi’nin yaklaşık 21-22 derecelerinde
26.6.1971, 27.11.1971, 19.4.1972 İkizler-Yay’ın yaklaşık 0-4 derecelerinde
3.3.1989, 24.6.1989, 13.11.1989 Oğlak’ın 10-11 derecelerinde
31.8.2006, 28.2.2007, 25.6.2007 Aslan ve Kova’nın 17-21 derecelerinde
Aslında hem Jüpiter hem Satürn, birer sosyal gezegen olarak, bize kolektif gezegenlerin getirdiği daha ziyade sınırsız, devasa kavramlar için sosyal, ekonomik ve felsefi temeller sunar. Kolektif gezegenleri evrendeki Yaratıcı Güç’ün organlarını anlamanın araçları olarak görüyorum; Bize kozmik farkındalığın yolunu açan yüksek zihinsel yetiler olarak Uranüs, Bir olmanın görüsü ve aydınlanma kapasitesi olarak Neptün ve nihayet Plüton, hep beraber gerçekliği ve insan iradesinin sınırlarını değiştirir. Bu kolektif gezegenlerle Satürn’ün döngüsel açıları Kolektifteki temel kavramların cisimleşmesinde nerede durduğumuzu anlamak için ipuçları sunar.
Charles Harvey (1) Satürn Neptün çiftinden “ruhani olanı cisimleştirme, cisimleşmiş olanı ruhanileştirme” diye bahsetmektedir. Satürn Neptün karşıtlıkları gerçekten de insanı şaşkınlığa sürükler; Neptün, daha yavaş hareket eden gezegen olarak döngünün tonunu ve konusunu belirliyor olmasına karşın, bütün süreç karşıt açıda en kritik noktasına gelir. Çünkü iki gezegen de gerçekliğin iki zıt ucunu temsil eder: Madde ve Ruh, sonluluk ve sonsuzluk, ceza ve şefkat, kesinlik ve belirsizlik, kurallar ve kaçış noktaları.
Günümüzü anlamak için Satürn-Neptün’ün 1667 yılında Oğlak burcu (kavuşum) ve 1683 yılında Aslan-Kova (Karşıtlık) döngüsü ile önemli paralelliklerden faydalanmak çok ilginç olacak
1667 Kavuşumu: Kayıp Cennet
1667 yılı, İngiliz şair John Milton’un epik şiiri Kayıp Cennet’i on kitap halinde yayınladığı yıldır(2). Şiir İnsanın düşüşü, Adem ile Havva’nın Şeytan tarafından ayartılması ve Eden bahçesinden kovulmalarına dair Hıristiyan efsaneyle ilgilidir ve eser İngiliz edebiyatının en büyük eserlerinden biri olarak kabul edilir. 20. yüzyılın ikinci yarısında Milton’un epik eserinin daha ziyade siyasi ve felsefi temellerde yorumlanmış olması kayda değerdir. Bu eserde Şeytan’ın, bir kahraman olarak İblis’in romantik kavramsallaştırması yerine, bir klasik kahraman olarak sahneye çıkıp, sonunda kendi bedenini bile kontrol edemeyen toprak yiyen bir yılana dönüştüğü görülür. Bu siyasi bakış açısında, Şeytan’ın evrene dair muhafazakâr, hiyerarşik bakış açısı ile Tanrı ve Tanrı’nın Oğlu’nun yeni zıt yolunun vurgulanmasında Milton’un bir İngiliz devrimcisi ve sosyal eleştirmeni olarak kişisel tarihi saklıdır.
Salt astrolojik semboller açısından, Seytan’ın (Satürn) hiyerarşi ısrarı ile Tanrı’nın planının ve Üçleme’nin (Neptün)hikâyesi ile karşılaşmak çok çarpıcıdır.
1683 Karşıtlığı: Osmanlı’nın Viyana Savaşı
Yine dini bağlamda, 1683 Satürn-Neptün kavuşumundan (16 Eylül 1683) yalnızca birkaç gün önce (11 Eylül 1683) Veziriazam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa 14 Temmuz’da başlayan Viyana savaşında sonucu belirleyecek olan saldırıya girişir. Vakit, Aslan ve Kova’nın 27. derecesindeki Satürn-Neptün karşıtlığının vaktidir. Viyana’yı almak, kentin güney Avrupa’nın Don yöresi ve ticaret yollarının kesişme noktası üzerindeki hâkimiyeti nedeniyle Osmanlı imparatorluğunun uzun süreli bir stratejik umududur.
Bu savaş Orta Avrupa krallıkları ile Osmanlı İmparatorluğu kuvvetleri arasındaki 300 yıllık mücadelede en ciddi sonuçlara yol açan savaş olarak kabul edilir. Savaştan sonraki on altı yıl gibi bir süre boyunca Avusturya’nın Habsburg hanedanı ve müttefikleri daha önce büyük ölçüde Türk kuvvetlerinin işgali altında olan güney Macaristan ve Transilvanya’yı yavaş yavaş ele geçirmiş ve egemen olmuştur. Bu tarihsel perspektiften bakıldığında Viyana savaşı açık bir biçimde Türklerin güneydoğu Avrupa’daki genişlemesinin sonu olmuştur.
Avrupa tarihinde 325 yıl önce gerçekleşen bu olaydan nasıl bir paralellik çıkarabiliriz? Bakmakta olduğumuz Satürn-Neptün döngüsü Avrupa tarihinin çağır açıcı anlarından biriyle, Berlin Duvarı’nın 1989’da yıkılışıyla başlamıştır. Açıkçası bu olay Soğuk Savaş’ın sonunu gösteren bir olaydı, ama zaman içinde küreselleşmenin hızlanmasını gösteren köşe taşlarından biri haline geldi. Doğu Avrupa’nın yeni bağımsız devletleri ve Sovyetler Birliği’nin eski cumhuriyetleri ABD ve büyük Batı ülkeleri liderliğinde kendi ekonomik kapasitelerini arttırdılar.
O halde, Satürn-Neptün karşıtlığının sonuçlarından birinin, 1989 yılında Satürn-Neptün kavuşumunda tohumu atılan ve devam eden bir sürecin belli somutlaşmaları ve sonuçlarıyla hissedileceğini düşünebilirim. Satürn-Neptün açıları, özellikle 4. harmonik olanlar, umutların yıkılması ve memnuniyetsizlik olarak yorumlanır. Reinhold Ebertin Satürn-Neptün sosyolojik tekabülü olarak “yoksul, hasta veya depresyonda insan” tanımını verir. (3) Acı çekme, terk ve kafa karışıklığı en yaygın Satürn Neptün temalarıdır. Dünya astrolojisinin duayenlerinden biri olan Fransız Astrolog André Barbault Satürn-Neptün çiftini Sosyalizm’le çok ilişkili görmektedir (4). Kova burcundaki 1846 kavuşumunun ardından Komünist Manifesto’nun yayınlandığına ve belli başlı Avrupa sosyalist partilerinin 1882 kavuşumu (Boğa) sırasında kurulduğuna işaret eder. Belirtmek bile gereksiz, Rus devrimi 1917’deki Aslan’daki kavuşumun hemen ardından gerçekleşmiştir.
Küreselleşmenin Kafa Karışıklığı
Anlaşılıyor ki yaklaşmakta olan karşıtlık, vahşi kapitalizmin genişlemesiyle el ele ilerleyen küreselleşme hareketinin bir tür doyma noktasına ulaşacağına ve içinde yaşadığımız paradigmanın artılarını ve eksilerini gözden geçirmeye dair güçlü bir çağrıya işaret ediyor olabilir. Memnuniyetsizliğin yansımaları kendini küresel finans ve meta piyasalarında (petrol ve altının dengesiz fiyatlandırılması), çalışan sınıfların sosyal haklarında gösterebilir. Belli ki böylesine bir buhran ortamında dünya liderlerine yönelik halkın (Kova’da Neptün) keskin siyasi eleştirisine ve sonuç olarak katı, ayrımcı ve meşruluğunu kendinden alan liderlerin (Aslan’da Satürn) gözden düşmesine neden olabilir.
Aslan ve Kova her ne kadar dini temalar içeren burçlar olmasa da, Neptün, Bilim (Satürn) ve Din (Neptün) arasında inatçı tartışmalar ve kutuplaşmalar getirebilir.
2006 ile 2007 yıllarında Satürn ve Neptün üç kez tam karşıt açı oluşturacaklar. İlki 31 Ağustos’ta gerçekleşerek bizi, en şiddetli dönemi 28 Şubat’ta yaşanacak ve nihayet 2007 Haziran’ında sonuç ve rahatlama getirecek bir döneme soktu.
Satürn Neptün karşıtlığı sırasında Yay’daki Jüpiter ne anlama geliyor olabilir?
Söz konusu tarihler arasında benzerlikler ve tema ortaklıkları bulmaya çalıştım ve bahsedilmeye değer birçok noktayla karşılaştım.
* Venüs ile Jüpiter bu tarihlerde merkezi roller almaktadır, Venüs’ün ilk ve üçüncü karşıtlıklarda Satürn’le (Zodyak pozisyonlarını değiş tokuş ederek) kavuşum halinde olduğu görülmüştür.
* İlk karşıtlıkta Jüpiter kare açı yapmakta, bu açı yaydaki yolculuğu sırasında ikincisinde sekstile dönmektedir; üçüncüsünde bu sekstil açıyı göremiyoruz.
* Üç harita da büyüyen Ay görülmektedir: ilk ikisinde ateş burçlarının ilk derecelerinde (Yay ve Aslan), üçüncüsünde ise Akrep’te.
* Üç karşıtlıkta da Merkür Güneş’ten zarar görmekte ve üç harita da geri harekettedir.
* İlk karşıtlıkta Güney Ay Düğümü Mars’la, Kuzey Ay Düğümü Uranüs’le kavuşum yapıyor, ikinci ve üçüncü de Jüpiter karesi alıyorlar.
Dolayısıyla bu haritaların yorumunda Jüpiter’in bize başlıca ipucunu vermesi beklenir. Jüpiter’in kendi burcu Yay’a girişini düşünürsek, Satürn-Neptün temaları bu girişin tonunu alacaktır. Gelin önce Jüpiter’in Washington DC için Yay’a girişine bakalım.
Her ne kadar herhangi bir kuadrant ev sistemine göre köşe evde olmasa da, tüm burç ev sistemine göre köşede bulunmakta ve Güneş’e yakınlığı dolayısıyla merkezi bir öneme sahip görünmektedir. Gerçekten de Jüpiter yanıktır!
0 Koç noktası şu ortanoktaları veriyor (22 30 dial, 8. Harmonik )
Bahar Noktası (Vernal Point) (0 derece Koç)=SO/MC=JU/AS=ME/NE=SA/NN=MA/NN=JU/MC
Koç burcunun 0 derecesi (dolayısıyla bütün 8. harmonik yansıma noktaları) bütün dünya için en kolay tespit edilebilen enerjileri içerir. Bu ortanokta şemasında Jüpiter Yükselenle orta noktasıyla birlikte Güneş ve MC ile bağlantılıdır. Bu kombinasyonda ME/NE noktasının da mevcut olması ilginçtir. Eğer Jüpiter bize güçlü bir biçimde yasal ve yargı süreçlerindeki meselelerin önemini hatırlatıyorsa, Jüpiter’in kendi burcuna girmesinden yargı ve yasa otoritelerinin vurgulanmasını bekleyebiliriz. Güneş’e yakınlığı veya en azından yanık durumda olması adaletin perde arkasında kalmasını işaret edebilir. Jüpiter 4. ve 7. evlerle ilişkisi ülke içi meseleleri, muhalefet partilerinin tepkilerini ve onlarla yüzleşmeleri işaret edebilir.
Buna ek olarak ikinci ve üçüncü Satürn-Neptün karşıtlığında kötü durumda olan üçüncü evdeki (MC yöneticisi) Merkür’ün Neptün karesi, onu her zaman aldatmalara, skandalsı haberlere, hileli olaylara açık hale getirmektedir.
2006 için profeksiyonlar (verili bir noktanın veya gezegenin yılda bir Zodyak burcu ilerletildiği kadim bir teknik) incelendiğinde, profekt edilmiş MC ile Satürn doğum haritasının Yay yükselenine yönelmektedir; yani, MC ve Satürn’le ilişkili olan mesele artık Jüpiter tarafından temsil edilmektedir (devralınmıştır- Handling over). Dolayısıyla 2006 Solar Return haritalarında hükümet meseleleri, otoriteler ve başkanlık açısından Jüpiter önemli bir signifikatöre dönüşmektedir. Dahası Yengeç’teki bütün gezegenler (Güneş, Jüpiter, Merkür ve Venüs), ABD’nin doğum haritasında Neptün’ün bulunduğu (Yay’ın doğal evi olan) 9. evdeki Başak’a yönelmektedir. Dolayısıyla 2006 Solar Retürn haritasında Jüpiter’in durumuna bakmak kesinlikle gereklidir.
Şaşırtıcı olan, harita köşelerinin G. W. Bush’un doğum haritasındakilere çok yakın olmasıdır.
Jüpiter köşe evde ve geri harekettedir. Işıklarla açı içindedir; 12. evi yöneten ve oradaki Güneş’i dispoze eden Ay ile kavuşum halinde olup hem Satürn’e hem Yükselen’e kare yapmaktadır. Şaşırtıcı bir şey söylemeyecek olsak da, hükümet meseleleri ile Başkan G. W. Bush’un durumunun bir kez daha zora girdiği sonucuna varabiliriz. Bu haritada (Yükselen’in 2006 için Kovaya profekt edilmesiyle) yılın efendisi olan Satürn Aslan’daki Yükselen derecesiyle kavuşum halinde birinci evde oturmakta ve açık bir biçimde liderliğin sorunlarının ve zayıflıklarının ABD halkı üzerine gölge düşürmesini yansıtmaktadır. Güneş Dönüş haritanın Yükselen yöneticisi Güneş 12. evde, zararlı bir burçta ve kuvvetsiz olup bu krizi bir fırsata dönüştürme gücünden yoksundur.
Birinci evdeki Mars ile Satürn’ün konumunu (Mars 4. ve 9. evleri, Satürn 6. ve 7. evleri yönetiyor)adaletle ve güçlü kamusal görüşle (Ay Akrep’te 4. evde) ilgili meselelerin G. W. Bush tarafından ciddi bir biçimde hissedileceğine yorabilirim.
Bütün bunlara ilave olarak, Satürn-Neptün karşıtlığının (Placidus ve Alcabitius sistemlerinde de ev çizgilerine yakın olarak) 3. ve 9. ev çizgilerine yakın gerçekleştiği ve bu durumun G. W. Bush etrafında yasal meselelere dair epey bir vurgu getirdiği gerçeğini gözden kaçırmamalıyız.
Kaynaklar:
(1) Anima Mundi, Charles Harvey, CPA Press, 2002
(2) Wikipedia
(3) Combination of Stellar Influences, Reinhold Ebertin, AFA, 1993
(4) Mundane Astrology, Michael Baigent, Nicholas Campion, Charles Harvey, Aquarius Press, 1992
Tarih: 30 Ağustos 2006
Bu yazının tüm hakları yazara aittir ve hiç bir şekilde yazılı ya da internet ortamında kullanılamaz.