BİR KUŞKUCUDAN ASTROLOJİYİ SORGULAYAN 10 SORU
Yazan Chris Brennan’ın izniyle http://apotelesmatics.com
Çeviren Naz Bayatlı
Bir kaç yıl önce, bir forumda astrolojiye saldıran bir kuşkucu ( septik ) ile tartışmaya girdim. Başta farketmedim, ancak adamın amacı , astroloji hakkında ciddi bir tartışma yapmaktan çok, beni küçük düşürmekti. Açıkça görülüyordu ki, bu konu hakkında fazla bir bilgisi yoktu, tek bildiği astrolojiye şiddetle karşı olduğu idi. Ancak ben de ozamanlar daha gençtim ve birazcık da kendini beğenmiştim. Konuyla ilgili şimdiki kadar çok şey bilmiyordum. Gerçekte, benim de bilmediğim çok şey vardı.
Yakın zaman önce, bu tartışmayla ilgili internet üzerindeki kişisel alanımda yer alan yazılara göz gezdirirken , bu konuyla ilgili düşüncelerimi, şimdiki görüşlerimi yansıtacak şekilde tekrardan yazmanın , hazır Merkür’de geri giderken yapılacak en iyi şey olduğunu düşündüm.
Aşağıda bu kuşkucu kişinin sormuş olduğu 10 soruyu ve benim onlara tekrardan vermiş olduğum cevapları bulacaksınız.
1.Tüm dünya nüfusunun 1/12 sinin birbirine benzer bir gün yaşıyor olma olasılığı nedir?
Bu aslında yanıltıcı, ama oldukça sık sorulan, astroloji ve doğum haritası ile ilgili detaylı ve karmaşık bilgilerin eksikliğinden kaynaklanan bir sorudur. Bu tür bir soru soran kişinin muhtemelen 20 yy. ın gazete ve dergilerinin arka sayfalarında yer alan , Güneş’in tropikal zodyak kuşağındaki hareketi temel alınarak hazırlanmış burç yorumlarından başka bir konuya aşina olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu nedenle, burçlar astrolojisine yönelik haklı bir eleştiri olsa da, astrolojiye yönelik daha geniş bir eleştirel saldırı kapsamında önemsiz kalacak bir konudur, çünkü gazete sütunlarında gördüğümüz astroloji ile kısıtlanmıştır, bu nedenle yanlıştır ve oldukça açıktır ki konuya biraz ilgi gösteren her kişi açısından bakılıncada yanlış olduğu kesindir.
Bu sorunun cevabı; kesinlikle dünya nüfusunun 1/12 sinin aynı türden bir gün yaşama olasılığı yoktur olmalıdır, bu ne anlama geliyorsa tabii, çünkü astroloji sadece Güneş’in tropikal zodyaktaki konumu ile kısıtlanamaz, bu nedenle bu soru çok anlamlı değil. Daha doğrusu bir soru sormak gerekirse, sadece burçlar astrolojisine odaklanmak yerine, burçlar asrolojisinin herhangi bir psikolojik tip belirleyiciliği olup olmadığı ile ilgili bir kıyaslama yapılabilir, ve bunu daha kabul gören , örneğin Myers ve Briggs ‘e ait psikolijik tip belirleme metodları ile kıyaslayabiliriz.
2. Neden hamile kalınan an değilde, doğum anı astrolojide önemlidir? Sezaryen ile yapılmış veya suni doğum sancısı ile başlatılan doğumlara ne demeli?
Tarihsel olarak astrologlar bu konu üzerinde farklı inançlara sahip olmuştur. Tarihte ilk olarak astrologların kişinin doğum anıyla ilişkilendirdikleri gezegenleri yansıttıkları haritalar çıkarmaları İsa’dan önce 410 da Pers egemenliği altındaki Mezopotamya’dadır. Mezopotamya astrolojisi eğitimli alimlerin ve elit bir sınıfın uyguladığı bir gelecek tahmin bilimiydi. Astroloji gökyüzündeki yıldızlara bakarak tanrılardan gelen istekleri bildiriyordu, ya da diğer bir deyişle yıldızlar gökyüzünde tanrıların birer yansımasıydı. Kişinin doğum anındaki bu gezegenlerin konumları sembolik anlamlar taşıyordu ve doğası gereği değişkendi.Doğum anında belli bir takım göksel kehanetlerin ortaya çıkması, gezegenlerin birbirlerine karşı konumlarından kaynaklanıyordu ve bu kehanetler doğum ister doğal yoldan olsun ister suni değişmiyordu. Çünkü değişken gökyüzünün o andaki durumunu yansıtıyordu ve bu dünyevi bir kimliğe bürünüyordu.
Bunun altında yatan temel nosyon şuydu; Gökyüzünde herhangi bir anda olan ne varsa, yeryüzünde de aynı türde bir durum vardı veya tam tersi de geçerliydi. Bu bir sebep sonuç ilişkisiydi.
Bu kökten astrolojik inanç Mezopotamya’da formül bulduğu gibi, bilimsel bir prensipin izlerini taşıyordu.
“ Gökyüzü ve Yeryüzü birlikte kehanetler meydana getririr,
Onlar ayrıdır ama farklı değildir.
Gök ve Yer birbirine bağlıdır.
Gökyüzünde kötü bir işaret varsa, yeryüzünde de kötüdür,
Yeryüzünde kötü bir belirti varsa bu gökyüzünde de kötüdür….”
Bu düşünce biçimi , özünde anlık ve geçiçilik olan gökyüzü koşullarını, Hellenistik dönemde doğum haritası astrolojisine kaynak yapmıştır. Bu gökyüzü ve yeryüzü arasındaki bağlantı üzerinde doğru ve detaylı bir biçimde çalışmak için de kompleks bir yapı oluşturuldu.
Ptoleme (Batlamyus)
2 yy.da Ptolemy hamile kalınan anı mı yoksa doğum anı mı sorusunu sebep sonuç ilişkisi çerçevesinde tartışırken bile, doğum anının üstünlüğünü önemle belirtmekteydi. Ptolemy’nin açıklamasına göre aslında her ikiside önemlidir ve göz önüne alınmalıdır, çünkü her ikiside Mezopotamya’da uygulanmış olan geleneklerdendir. Fakat ana rahmine düşüş anını bilmeyenler için ki genellikle bu böyle olmaktadır, rahime düşüş zamanından doğum anına kadar olan sürenin şartlarına bakarak doğum öncesi koşulların nasıl olduğu değerlendirilebilir.İster başlangıç anı deyin, ister rahime düşme anı deyin zaman içerisinde önemi azalsa da, taşıdığı potansiyel açısından eşit önemdedir hatta insan tohumunun yaratılış anı olduğu içinde mükemmel bir an denilebilir. Doğum ise insanın yaratılış anıdır. Çünkü yeni doğan bebek o andan itibaren doğumdan önce ana rahminde sahip olmadığı karakteristik özelliklere sahip olur ve bu özellikler sadece insani özelliklerdir. (Schmidt çevirisi Project Hindsight)
Burada Ptolemy sadece doğum haritası astrolojisinde belli bir takım sistemler, insan ya da diğer nosyonlar üzerinde yapılan çalışmalardan söz etmektedir.
Doğum anındaki göksel koşulları yansıtan anın özünden kaynaklanan (origin of the temporal moment) potansiyelden bahsetmektedir. Bir embriyonun sahip olduğu potansiyel, fetus ile ortaya çıkar ve sonucunda bir bebeğe dönüşür. Ve o bebek zamanın belli bir noktasında doğar. Eğer istenirse bu embriyo halinden ,doğum anına kadar olan süre bir harita olarak incelenebilir. Fakat bir insan yaşamının nasıl olacağı ile ilgili potansiyel ancak doğum haritası ile belirlenebilir ve yaşam ile ölüm arasındaki sürede geçecek olan olaylar bu haritadan incelenebilir.
Bu nedenle doğum haritası astrolojisinde veya genel olaral astroloji, anın özelliklerinden kaynaklanan belli bir takım sembollerin incelenmesini içeren sistemlerin üzerinde çalışır. Natal astroloji , doğum anında kişinin haritasını oluşturan göksel açılar ve kalıplar ve bunların doğasının birbiriyle ilişkisinin bireyin hayatını etkilediğini düşünür. Modern zamanlarda, Carl Jung’un şu sözü bu kavramı daha güzel anlatmaktadır.
“ Her ne belli bir zamanda doğmuş veya yapılmışsa, o anın niteliklerini taşır.”
3. Eğer annenin rahmi, doğum anına kadar astrolojik etkileri dışarıda tutuyorsa, neden aynısını bir parça biftek için yapmayalım?
Bu sorunun temelinde astrolojinin nedensel bir prensip ya da mekanizmaya dayanarak işlediğinin farzedilmesi yatmaktadır. Ya da gezegenlerin, yeryüzünü etkileyen bir tür sihirli veya bilinmeyen güçlerinin var olduğu düşünülmektedir. Bu kuşkucular arasına sıkça kabul gören bir yaklaşımdır, ancak günümüzde geniş bir astrolog kitlesi tarafından böyle düşünülmemektedir. Bir çoğu astrolojiyi bir sanat veya bilim olarak algılamaktadır. Onlara göre astroloji yukarda bahsedilen göksel ve yeryüzün arasındaki etkileşimden kaynaklanan bir neden sonuç ilişkisini incelemektedir.
20. yy da bu teori “eşzamanlılık” adı verilen bir kavramdır.
Eşzamanlılık terimi bir isviçreli psikolog olan Carl Gustav Jung tarafından ortaya atılmıştır. Bu terim, zaman içerisinde aynı ana tesadüf eden ve görünürde nedensellik ilişkisine sahip olmayan ancak anlamsal bir bağa sahip bir fenomeni açıklamak için kullanılmıştır. Jung buna nedensel olmayan bağ prensibi demiştir. Başka bir biçimde açıklamak gerekirse, nedensel olmaktan uzak bir bağlantı kalıbı vardır, ya da nedensillik kapsamına bir ek gibi düşünülebilir. Nedensellik kavramı iki birbirini takip eden olay arasındaki ilinti olarak ifade edilebilir. Eşzamanlılık; zaman ve anlam ile psişik ve psikofiziksel olaylar arasındaki paralelliği işaret eder ki, bu bilimsel bilgi açısından temel bir prensibe bağlanamamıştır. Paralellik taşıyan olayların arasında karşılıklı nedensel bir bağ olduğu görülememiştir. Bu da onlara tesadüf eseri olma karakterini vermiştir. Aralarındaki tek farkına varılabilir ve örneklendirilebilir bağlantı temel anlam ve eşdeğerliliktir. Eşzamanlılık fenomeni kanıtlıyorki heterojen nedenselliği olmayan süreçlerde bile anlamı eşdeğer olan olaylar sürekli olarak gerçekleşmekte, diğer bir deyişle, gözlemcinin algıladığı içerik ile sebep sonuç ilişkisi olmaksızın, aynı anda bir dışsal olay gerçekleşmektedir.
Başka bir yerde Jung buna “anlamlı tesadüf demektedir” Aklımızda bu sözü tutarak, diğer çalışmalarından bir alıntıya göz atalım.
“Zamanın belli bir anında, belli bir yer ve zamanda doğarız, ve iyi bir mevsimde yapılmış şarap gibi, doğduğumuz yılın ve mevsimin özelliklerini taşırız. Zaten astrolojide bundan fazlasını iddia etmemektedir.”
4. Eğer astrologlar bukadar iyiyse neden zengin değiller? ( Orange County, California hazinedarının ilçenin yatırımlarını yönetirken bir psişik ve astrologdan yardım aldığı ve 1.6 milyar dolar kaybedip, ilçeyi iflas ettirdiği ile ilgili haber 28 Aralık 1995 te The Los Angeles Times’da 1. sayfa da yayınlandı) Neden o, astrolog ve ilçe zengin değil?
Astroloji kelimesi kapsamı içerisinde öngörünün içeriğinden bahsettiğinizde, halkın çoğunluğunun neyin mümkün olduğunu düşünmeleriyle, astrologların neyin kapasiteleri dahilinde olduğunu düşünmeleri arasında biraz fark var. Robert Zoller’le konuşurken bu konuyla ilgili çok doğru bir şey söyledi. Kelime kelime aynı olmasa da aşağı yukarı dediği şuydu;
“ Astroloji bize bilmemizin zor olduğu ya da bilmek zorunda olmadığımız bir konuda bilgi verir. Herşeyi bilen olmak astroloğun ilgi alanı değildir, yalnızca astrolog, bazı olayların ya da görünmeyen durumların altında yatan sebepleri bize söyleyebilir. Bu bağlam içerisinde astroloji bir çalışma alanı olarak gelecekle ilgili tahmnin yapan bir sanat ya da bilim dalı olarak görülebilir. James Holden “ A History of Horoscopic Astrology” (Natal Astroloji Tarihi) adlı kitabında aynı düşünceleri ifade etmektedir.
“Astrologlar geleceği görebilirler mi? Belli bir ölçüde evet, ancak yüzde yüz diyemeyiz. Çünkü insanoğlu karmaşık varlıklardır ve karmaşık sosyal ve toplumsal yapılarda yaşarlar. Astrologlar genellikle, bir şahısa ne türden olaylar yaşayacaklarını söylerler, ancak tam detay veremezler. Ayrıca tam hangi zamanda bu olay gerçekleşek bunu da söyleyemezler. Bunun nedeni bir çok değişkenin işin içinde olmasıdır. Bazılarını önceden görmek zordur. Fakat aynısı ekonomistler, meteorologlar, doktorlar ve politika uzmanları içinde geçerlidir. Kaç kez bir meteorolog gerçekleşmeyen koşullar öngörmüştür? Kaç tane ekonomist emin olarak birtakım ekonomik trendlerden bahsetmiştir ve bunlar gerçekleşmemiştir ya da öngördüklerinin tam tersi çıkmıştır? Kaç doktor hastalarına sağlıklıdır raporu vermiş ve 1 hafta sonra hasta kalp krizinden veya felç geçirerek ölmüştür? Ya da kaç tanesi bir hastanın hastalığını yanlış teşhis etmiş ve tedavide çok geç kalınmıştır veya yanlış ilaç verip onu daha da hasta etmiştir? Kaç politikacı seçim atmpsferini yanlış yorumlamıştır? Peki biz bu ekonomistleri, meteorologları, doktor ve uzmanları isten atıp bölümlerini kapatıyor muyuz?
Hayır ! Haksız yere astrologlar bu profesyonellerden daha yüksek bir standarta göre kıyaslanmakta. Eğer bir astrolog bir tahminde bulunup yanılırsa, bilim insanları ve halkın bir kısmı derhal “işte bu astrolojinin işe yaramaz olduğunun bir kanıtı” diyeceklerdir. Fakat diğer profesyonellerden biri hatalı bir tahmin yapınca herkes bunu o konu için kötü talih olarak Kabul eder ve tahmini yapan kişi hiçbirşey olmamışçasına tahminlerini sürdürmeye devam eder. ( belki politika uzmanı dışında).
Diğer konuya, astrologlar neden zengin değil konusuna değinirsek, sanırım bu bireyin eğilimlerinin yanısıra kendi natal yatkınlıklarına ve bireyin zenginlik yaratma kabiliyetine bağlıdır. Bana göre astrologların büyük çoğunluğun , astrolojiyi danışma ve psikolojik açıdan kullanmaktalar ve ortalıkta borsa tahminleri yapmak veya müşterilerinin yatırımlarına yönetmek için dolaşmamaktadırlar. Hatta bazıları çok iyi paralar kazanmış olsalarda , bazı astrologlar J.P Morgan’ın şu sözünü beğenirler. “ Milyonerler değil, milyarderler astrolojiden faydalanırlar.” Bir çok insane için astrolojinin başarısı ya da başarısızlığı, para kazanma yeteneğiyle değil, astroloğun yetenek ve eğilimlerine bağlıdır.
5. Üç dış gezegenin bulunmasından önce çıkarılan tüm haritalar yanlış mıdır?
Hayır, elbette değil. Neden öyle olsunlar? Pluto’da dahil olmak üzere 3 dış gezegen astrolojiye başka bir katman veya boyut katmakta ve haritadaki diğer gezegenler hakkında ek bilgiler sağlamaktadır. Bu tam olarak bir astroloğun ne yaptığını, ve genel olarak tüm astrolojik çabanın arkasında yatan temel mantığı bilmemekten kaynaklanan bir sorudur.
6. Astrolojiyi fanatik olmanın bir şekli olarak kınamalı mıyız? ( Doğum tarihine bakarak yapılan bir ayırımcılık değil mi bu?)
20.yy astroloji kavramı çerçevesinde hayır, çünkü bir çok insanın doğum haritasına yönelik psikolojik yaklaşımı açısından bakarsak iyi ya da kötü
harita yoktur.
21.yy da ise bu bakış açısı biraz değişmiştir.Çünkü astroloji topluluğu paradigmal bir kayma içerisine girmiştir, bunu yaparken subjektif, içsel, psikolojik veya ezoterik bazdaki uygulamaları sürdüren günümüzün modern gelenekleri ile , daha objektif, dışa dönük olay bazlı, egzoterik olan geçmiş geleneklere nasıl entegre edebileceğimizi öğreniyoruz.
Daha geleneksel kapsam içerisinde bakarsak bazı haritalara bazı açılardan iyi ya da kötü diyebiliriz, bu da sadece kişinin bazı yaşam alanlarını etkiliyor olabilir. Bir anlık bu astrolojik hipotezi kabul edersek, bir kişi hayatında belli alanlarda kolay veya zor deneyimler yaşayacaktır demektir. Eğer astroloji kişinin hayatını doğru olarak teşhis ediyorsa bunda nasıl bir ayırımcılık olduğunu anlayamıyorum, olani görmekten başka birşey yapmıyor demektir. İnsanoğlu olarak zaten diğer insanların hayatı hakkında yargılarda bulunuruz. Eğer birinin zor bir çocukluk dönemi varsa ve intihar etmişse elbette biz bu kişi için zor bir yaşamı olmuş deriz. Tam tersini düşünürsek, eğer biri büyür ve çocukluk hayallerini gerçekleştirir ve yatağında huzurla ölürse, bu kişi için iyi bir hayatı olmuş ya da buna benzer birşey deriz.
Eğer astroloji kişilerin hayatını doğrulukla yansıtıyorsa ve yukarıda bahsedilen iki kişinin haritaları arasındaki farklara işaret edebiliyorsa, bu analiz hakkında hiç bir problem göremiyorum. Elbette astrolojiyi istismar etmek mümkündür. Yine de ben ileri gidip astroloji için negative bir ayırımcılık yapar veya bağnaz bir kalıptır diyemem.
7. Neden farklı ekollerden gelen astroloji okulları birbirleriyle geçinemiyor? Yani bu deneylerle doğrulanmış olduğuna göre bir bilim değil mi?
Bu soru aslında bilgisizlikten kaynaklanan bir soru değil, bu konuyla ilgili, astrologların farklı ekollerden geldiklerine dair ön bilgi içeren bir sorudur.Bir çok nedene bağlı olarak, astrolojide farklı ekoller ve gelenekler vardır. Bir çoğu astrolojinin çok eski bir konu olması ve hemen hemen her kültürüniçerisinde değişik zamanlarda var olmasından kaynaklanmaktadır. Avrupa, Asya, Ortadoğu ve Afrika’da gelişen astrolojinin büyük bir kısmı Mezopotamya’da kaynak bulmuştur. Mezopotamyalılar çok geniş bir astronomik ve astrolojik gözlemler yapmış ve bu gözlemler Enima Anu Enlil gibi yazılı forma geçirilmiştir. Bu tabletlerden bazıları, Hindistan, Çin ve Mısır gibi ülkelere gitmiş ve oralarda çevirilip, yöresel astrolojik geleneklere karışmıştır. Bilim Tarihçisi David Pingree, bir kültürden diğerine taşınan bu bilgiler hakkında uzman olan bir bilim adamıdır ve hakkındaki biyografik bir makalede şöyle yazılmıştır; Hayatını matematik, astronomi ve astrolojinin kültürler arası geçişini Mezopotamya’dan , Rönesans Avrupasına kadar incelemeye adamıştır. Bu ithal edilen bilgi birikimi karşısında o ülkenin insanlarının fikirlerinin nasıl kendi toplumsal ve kültürel yapısına göre
değiştiğine dair çalışmalar yapmıştır.” Her bilgi aktarımında bir transformasyon gerçekleşir” demiştir. Sadece modern zamanlarda, Batı bilimi değişime uğramadan bir diğerine aktarılmıştır.
Astrologlar, astrolojiyi bir dile benzetirler. Bu aslında astroloji kelimesinin çekirdek anlamlarından biridir. Astro-Logos, yıldız-dili demektir. Linguistik(dilbilim) de olduğu gibi birçok ince diyalekt farkı vardır. Bir dili tamamıyla bir kitaptan öğrenebilirsiniz, nasıl kullanacağınızı, nasıl seslendireceğinizi, cümle kurmayı ve konuşmayı v.s, dili tecrübeyle geliştirebilirsiniz, ne zaman ne denilmesi gerektiğini bildiğiniz kalıplar öğrenebilirsiniz ve bu kalıplar size söylenildiğinde size ne söylendiğini anlarsınız. Farklı geleneklerden gelen astrolojiler kendi dillerini geliştirirler, ve birbirleriyle buluşup, insanlarına uyacak şekilde yeni şeyler ortaya çıkarırlar. Astroloji bir dil gibi, sürekli gelişir , büyür, yeni kavramlar, terimler, ve kelime hazinesi kazanır. Astroloji tarihi okumuşsanız, göreceksiniz ki çeşitli original kaynaktan gelen dallar aralarında farklılaşır ve değişik geleneklerden gelen astrologlar tarafından uygulanır. Farklı alanlar birbirinden ayrılır, başta kabul edilmiş original kaynaklar üzerinde değişiklikler olduğu görülebilir, hatta zaman içerisinde tamamen farklı bir yapıya dönüşebilir. Buna en iyi örnek Latin kökenli dillerdir.
Bu neden bukadar çok farklı astrolojik ekol ve gelenek olduğunu açıklar. Geçmiş 20 yıl içerisinde astroloji toplumu geçmişe dönüp farklı geleneksel yöntemleri tekrar değerlendiriyor. Önümüzdeki yıllarda belki bir kaç geleneğin sentezinden oluşan yeni bir astroloji kalıbı görebiliriz. Bu süreç henüz başladı sayılır.
8. Eğer astrolojik etkiler bilinen bir güç etkisiyle meydana geliyorsa ( yer çekimi kaynaklı med-cezir gibi) niçin gezegenler yakın objelere etki ediyorlar? (neden Mars doğumu yaptıran doktordan daha fazla bir etkiye sahip?)
Bu soru eğer genel olarak, astrologlar astrolojinin arkasında işleyen mekanizmanın yer çekimi gibi bir güç olduğunu düşünselerdi iyi bir soru olurdu, ancak astrologlar bunu sebep-sonuç ilişkisi dışında görüyorlar. Gerçi bazı astrologlar , astrolojinin gerisinde yatan gücün yer çekimi olduğunu düşünüyordur. Bence , bu çok küçük bir grup ve bu insanlar a) ya sanrılar içindeler b) bilgi eksikliği içindeler c) ya da inanıyorlar ki astrolojinin sebep-sonuç ilşkisi dışında kalan % 99 luk bölümü uydurma. Kişisel olarak bence ,bu konu bakış açısının darlığı nedeniyle doğru bir görüşü yansıtmıyor ve astrologların bu konularda neler yapabileceğinin yüzde doksan dokuzunu bile temsil etmiyor.
9. Eğer astroloji bilinmeyen güçler aracılığı ile etki ediyorsa, niçin onu mesafeden bağımsız görelim? Neden Mars oldukça değişken bir uzaklığa sahip olmasına rağmen aynı etkiye sahiptir?
Bilinmeyen güç görüşünde bile, bir önceki soruya verdiğim cevaba döneceğim, ve diyeceğim ki, sebep-sonuç ilişkisi astrologların yaptığı herşeyi açıklayabilecek bir cevap olamaz, hatta bu konu hakkında bir yargıda bulunmak için sebep sonuç mekanizmasının varlığı da gerekli değildir. Bununla birlikte, gücün mesafeden bağımsız olduğu konusu ile ilgili olarak, kuantum fiziğindeki bir takım gelişmelere işaret etmek istiyorum. Bunu bir gücün, bir mesafe ile sınırlandırılması nosyonu ile ilişkilendiren soruyu akla getirerek yapmak istiyorum.
Kuantum düğümü (quantum entanglement) bir kuantum mekanik fenomenidir. İki veya daha fazla obje , uzamsal olarak ayrı olsalar bile, kuantum varoluşları birbirlerine referansa olmaları sayesinde açıklanabilirler. Bu hal bizi sistemlerin gözlenebilir fiziksel özellikleri arasında bir korelasyon kurmaya götürür. Örneğin, iki partikülü tek bir kuantum statüsünde durmak üzere hazırlayabiliriz, öyle ki biri yukarı doğru, biri aşağı doğru dönerken, ya da tam tersi olmak üzere gözlemlenebilir. Ancak bu gerçekleşirken ne tür bir ölçüm seti kullanacağımızı önceden tahmin etmek imkansızdır. Bunun sonucunda, bir sistem üzerinde yapılan ölçümler ona bağlı diğer sistemlerde eş zamanlı etki yaratmaktadır. Einstein kuantum düğümünü “ spukhafte Fernwirkung” “uzaktaki ürkütücü eylem” olarak nitelendirmiştir.
Bu arada demek istediğim şey, şu anda ki sahip olduğumuz anlayışa göre güçleri mesafeden bağımsız olarak düşünememize rağmen, bunun gelecekte bir zamanda, tekrar gözden geçirilemeyeceği anlamına gelmez. Aslında ben astroloji konusunu neden-sonuç ilişkisi ile açıklamayı veya bunun gerekli olduğunu düşünmüyorum çünkü astroloji günümüzün bilinen bilimsel kalıplarına sığmıyor diye onu azımsayamayız. Doğası gereği bilim yenilenmek zorundadır.
10. Yıldızlar ve galaksiler neden astrolojik etkiye sahip değiller?
Astrolojik etki kavramını küçümsemek yerine, en eski astrolojik fakir birliğine dikkat çekmek istiyorum. Bu sabit yıldızlar üzerinde yapılan araştırmalardır (Bunlar gezen yıldızlara karşıt gelir ve çıplak gözle görülebilirler) Sabit yıldızların uzun gözlenmiş hipoteze dayalı etkileri ve nitelikleri ile ilgili yazılı kayıtları mevcut ve bazı astrologlar dab u kayıtları göz önünde bulundururlar.
Astrologların birçoğu güneş sistemimizdeki gezegen ve yıldızlara dikkatlerini odaklarlar, bunun çok basit bir sebebi vardır, tüm bu hareketler çeşitli astrolojik veriler oluşturur ve uygulandıkça çok tatminkar sonuçlar meydana getirir.
Galaksilere gelince, kara delikler ve diğer yeni keşfedilen fenomenler, adı üzerinde yeni keşfedilmişlerdir. Astrologlar konu ile ilgili olarak gözlemlerine devam etmekteler. Diğer yandan, bazı astrologlar da bu konuda hiç bir şey yapmayıp, bu sistemlerin zaten bize yeteri kadar bilgi sunmuş olduklarını söylerler. Bu konu tamamen tercihler ile alakalıdır ve neden sonuç konusunun soru olarak bu konuyla bir bağlantısı yoktur.