2008 Aralık ayında, bu yıl için yapmış olduğum öngörümlere aşağıda göz atabilirsiniz.
Sıkı tutunun, türbülansa giriyoruz !
Anahatları ile 2009
EKONOMİ
* 2008’den devraldığımız ekonomik sorunlarla ciddi biçimde ilgilenme, Temmuz sonuna kadar gündemde kalacaktır. Ancak bu durum, ekonominin düzeleceği anlamına gelmiyor.
* Ekonomik gelişmeler ve finansal piyasalar açısından, 20 Ocak – 19 Şubat, 20 Nisan – 21 Mayıs, 22 Temmuz -23 Ağustos anahtar dönemlerdir.
* Piyasalar açısından yılın ilk aylarındaki performansın Mayıs’ın ikinci yarısında değerlendirilmesi yerinde olacaktır. Yükselen beklentiler ardından yanılgılara dayalı hayal kırıklığı getirebilir.
İÇ VE DIŞ POLİTİKA
* Muhtemelen 20 Mart sonrası ve yerel seçimler öncesinde, yurt içinde huzursuzluk, terör dikkat çekebilir. Bu gelişmeler sonbahar aylarındaki gelişmelerin de öncüsü gibi gözüküyor. (Güncel haber: Mitingte taşlı sopalı kavga Tıklayınız )
* Temmuz’un son günlerinde yaşanabilecek ani olaylar, gerek yönetsel açıdan gerekse sınırdaş komşularımızla (muhtemelen Kuzey Irak, İran) ilgili konularda çok çetin, sıcak problemler getirebilir. (Temmuz sonunda Demokratik Açılım paketi ortaya kondu)
* Bu durumların ışığında ülkemiz dış politikasını toptan yeniden çizmek ve tek başına hareket etmek durumunda. (Kuzey Irak'a ve Ermenistan'a ilişkin yeni adımlar atıldı)
* Yılın ikinci yarısında askeri konuların gündemden hiç düşmeyeceği görülmekte. 29 Ekim sonrasında yurdun güvenliği, iç barış ve denge açısından çok test edileceğiz.
* Sonbahar aylarında bir yandan yurtiçi güvenlik ve huzur bir yandan da diplomatik ilişkilerin yaratabileceği önemli gerginlikler var.
2010’a kadar iç ve dış tüm dengeler değişecek
Son bir kaç yıldır ülkemiz büyük döngülerden geçmekte. 2007-2008 geçişinde Uranüs’ün değiştiren, sarsarak yenileyen, reforme eden, radikal doğasından söz ettik. 84 yıl sonra 1923’teki konumuna yeniden dönen Uranüs sarsıntılarını Balık burcuna geçtiği 2003 yılından bu yana arttırmıştı. Kuşkusuz siyasi hayat 2003’ten bu yana büyük değişikliklere uğradı. Şimdi 2003’ten gelen bu trendlerin en geç 2010’a kadar önemli ayrışmalar getireceği anlaşılmakta.
Dış politikada ve komşularla ilişkilerde kas yapmak zorunda kalabiliriz
Geçtiğimiz yıldan bu yana yine çok yavaş hareket eden ve ülkemizin kuruluş haritasında kritik bir yerde, yükselen burçta yer alan Pluton da bu yıl Oğlak burcuna geçti. Gezegenin bu transiti 2024’e kadar sürecektir ancak ülkemiz üzerindeki etkilerinin 2015’e kadar gittikçe yükselen tonda olacağını söyleyebiliriz. Travmatik bir gezegen olan Pluton dönüşüm zorunluluğunu, güç elde etmeyi ve güçlü baskılar altında kalmayı, hayatta kalabilmek için evrime uğrama zorunluluğunu temsil eder. Bu gezegen ülkemizin yükselen burcunda (Yengeç) yer aldığı için ülke olarak kimliğimizde, kurtuluş savaşının getirmiş olduğu yaraların, korkuların, mücadele duygusunun etkisi çok önemli. Şimdi Pluton Yengeç burcunun tam karşısından geçerken, kimliğimizin özellikle komşu ülkelerle ilişkiler üzerinde yeniden sınandığını göreceğiz. Dış politikada daha zor seçimlerle karşı karşıyayız ve olgunluk testinden geçmekteyiz. Hassasiyetlerimizi kaybetmemeli ancak dış politikada duygularımızın kurbanı olmadan, objektif diplomasinin, real politiğin tüm yönlerini kullanmak durumundayız.
Global dengelerin kırılma eşiğinde olduğu bir döneme girmekteyiz ve Pluton transiti gittikçe artan biçimde diplomasi ve dış ilişkiler alanında ülkemizin daha fazla kas geliştirebileceğini, daha fazla risk alabileceğini göstermekte. Kuşkusuz, Türkiye’nin iki yıllığına BM Güvenlik Konseyi’nin geçici üyesi olması yine bu transitin dikkat çeken bir göstergesidir. Ancak her risk bir fırsat olduğu kadar tehlikelere de işaret eder. Komşularla ilişkilerimizin daha sorunlu olduğu bir dönemden geçiyoruz ve bu trend 2008 ikinci yarısında çok daha belirgin ve meşgul edici olacaktır.
Global ekonomik daralma dış politikaya da yansıyacak
Hatırlayacağınız gibi 2007 sonunda, 2008’in ikinci yarısında ekonominin en önemli gündemlerden birisi olacağını ve bu alanda önlemci olunması gereğine işaret etmiştik. Gerçekten de, global ekonomideki daralma ve giderek artacak olan kısıtlamalar henüz olumlu bir trendi beklemenin çok erken olacağını göstermekte. Ekonomideki daralmanın önümüzdeki yıllarda sosyal dengeleri sarsmasını beklememek saflık olur. Yaşadığımız kriz herhangi bir ekonomik kriz değil, içine tüm uygarlığın bileşenlerini alan, maddi uygarlığımızın test edileceği, dönüşüme uğrayacağı bir süreç sunmaktadır. Tahmin edeceğiniz gibi, toprak elementinden Oğlak burcu zirvede olmayı simgeler. Zira dağ keçisi hırslı ve azimli bir doğaya, gözünü hedeften sakınmayan bir karaktere işaret eder.
Oğlak politik açıdan da yöneticileri, başkanları, tepedekileri ve genel olarak hiyerarşik yapıları temsil eder. Pluton’un Oğlak burcuna geçmiş olması dünyadaki tüm hiyerarşik yapıları, ister politik, ister özel ya da kamuya ait olsun, yöneticileri, devletleri, büyük şirketleri ve doğal olarak global ekonomideki yer alan kapitalist figürleri, şirketleri, bankaları, fabrikaları hayatta kalmaya zorlayacak, kelimenin başka bir anlamıyla, bu sistemi yenileyebilmek için önce sonunu getirecektir. Söylemesi kolay.
Ancak bu global dönüşümün ülkemizin özellikle dış politikasını yeniden şekillendirmeye başladığını şimdiden söyleyebiliriz. Eski işbirlikleri yeniden tanımlanacak, her zaman garanti gibi gördüğümüz müttefiklerimizin, kuşkusuz ABD ve AB’nin artık aynı konumda olmadığını görebileceğiz. Doğal olarak bu durum ülkemizin dış politikası üzerinde varoluşsal baskıları da beraberinde getirecektir. Kuzey Irak’ın geleceği, Ermenistan’la olan ilişkiler, Kıbrıs için süren diyaloglar eğer objektif bir gözle ele alınabilirse, yapıcı sonuçlar ve dönüşümler getirebilir. Ancak bu alanlarda korku ve endişe ile hareket ederek, başkalarının taviz isteyen, manipüle eden tutumlarına çok dikkat etmeliyiz. Zira, Pluton’un konumu ülkemizin kuruluşu ile ilişkilendiği için (2015’te 1923’teki konumun karşısına gelecek) bu yıldan başlayarak, diplomatik tutumlar geri dönüşü olmayan durumlara yol açacaktır.
Finansal yardımlar
5 Ocak’tan itibaren zenginliği, gelişmeyi ve fırsatları anlatan Jüpiter Kova burcuna ilerlemiş olacak. Bu burç ülkemizin finans kesimini, yatırımları, borç ve alacak konuları içine aldığı için, söz konusu transit belirli kaynakları bulmakta, özellikle IMF ile yapılacak bir anlaşmada destek sağlanmasında pozitif koşulları temsil etmektedir. Ancak bu koşulların getirdiği imkanlar karşısında abartılı bir iyimserlik içinde olmamak ve ekonomide oluşabilecek balonlara dikkat etmek gerekiyor. Özellikle Mayıs’ın ikinci yarısında piyasalarda gerçekçi olmayan şişkinlikleri iyi görebilmek gerekiyor. Konuyla ilgili detayları aylık değerlendirmelerde okuyabilirsiniz.
Sınırdaş komşular ve Irak’ın durumu en önemli testlerden birisi
Son iki yıldır, sınırdaş komşu ülkeleri temsil eden alanda ilerleyen Satürn, özellikle Irak, İran, Suriye’nin kısaca Ortadoğu’daki gelişmelerin bizi çok daha fazla ilgilendirdiğini, sorunlarla meşgul ettiğini gösteriyor. Ayrıca 2003’ten bu yana, uluslararası konular evimizden geçen Uranüs, ABD’nin Irak’ı işgaliyle doğan yeni konjonktüre ve bu alanda yaşanan belirsizliklere, aniliklere işaret etmekte. Şimdi bu iki gezegen 2010 yılına kadar zıtlaştıkları için, ülkemiz bu gerginliği, belirsizliği, hem sınırdaş komşuları ile yeniden pazarlık etmek ve somutlaştırmak ve bir yandan da uluslararası konular içindeki dengesiz durumu bira rada tutmak zorunda kalıyor. Aslına bakılırsa, sözünü ettiğimiz gergin sürecin, Irak’ın durumunun ve Türkiye’nin bu konudaki politik ve askeri tutumunun ancak 2010 ortalarında netliğe kavuşabileceği söylemeliyiz.
Bu gelişmelerin ışığında, 2009’un ikinci yarısında ortaya çıkacak olan trendlere özellikle çok dikkat etmek gerekiyor. Bu trend iç politikayı, iç güvenliği ve iç barışımızı yakından ilgilendirecektir. 29 Ekim’de (aynı zamanda ülkemizin kuruluş gününe denk geliyor) Satürn Terazi burcuna ilerleyecek ve yukarıda sözünü ettiğimiz Pluton ile kare açı içine girecektir. Satürn-Pluton kareleri dünya astrolojisinin en gergin, baskı ve manipülasyon getiren açılarından birisidir. Zorlama ile gelen dönüşümü anlatır. Bu durumda, Satürn vatanı, toprağı ve iç huzurumuzu gösteren evde, Pluton ise dış politika ve diplomasi alanında olacağı için, bu tarihten sonra Kuzey Irak’la ilgili konular, ülkemizi tehdit eden terörürün öne çıkması ve muhtemelen ülkemizin de bu koşullar altında çok daha aktif hale gelmesi, ordunun öne çıkacağını göstermektedir. Gelişen bu koşulların çok önemli sonuçlar getireceğini ve doğal olarak ülkemizin gerek içpolitikada gerekse dış politikada yeni bir tutum sergilemesine yol açacaktır.
29 Ekim sonrası iç dengeler ve dış ilişkiler kol kola
Satürn’ün 29 Ekim’de Terazi burcuna ilerlemesi yeni bir dönemin habercisi olacaktır ve esas itibariyle, bu yeni durum 2010 Temmuz’undan sonra tam olarak kendini daha belli edecektir. Bu bakımdan, ilk etapta sonbahar aylarından başlayarak 2010 Nisan başına kadar gelişecek olan konular bir ön gösterge ve uvertür durumundadır. Bu yeni gelişmelerde askeri konuların ve ordunun etkisinin, kararlılığının çok daha fazla ortaya koyacağı anlamına geliyor olabilir. Kuşkusuz Satürn kısıtlayıcı ve kontrol edici bir gezegen olduğu için, ülkemiz 2009 sonbaharından itibaren iç işlerinde daha fazla baskı ve disiplin uygulayabileceği bir dönemden geçiyor olabilir. İçbarışın sağlanması yönünde yapılması gereken çok şey olduğu görülmekte.
Nitekim, 2008-2009 geçişinde, 2. Ev profeksiyonu yaşayan ülkemiz, bu evin ekonomiyi, kaynakları, maddi konuları, gelirleri açıklaması bakımından yılın ikinci yarısında daha fazla ekonomiye odaklanmıştı. Bu koşullar 2009 Temmuz sonuna kadar güncelliğini koruyacaktır. Ancak 2009 Temmuz’unun son günlerinde, 27’sinden itibaren gelişecek durumlara çok dikkat etmek gerekiyor. Bu ani olaylar biçiminde olabilir. Yönetici durumunda 0lan kişilerin, başkanların daha dikkatli olması gereken koşullar dikkat çekmekte. Bu bakımdan, Temmuz’un son günlerinden itibaren ve yılın ikinci yarısında Cumhurbaşkanı Gül’ün kendi güvenliğine daha fazla özen göstermesi yerinde olacaktır. Temmuz’un son günlerinden itibaren 3. Ev profeksiyonunun belirtilerinin öne çıkabileceğini söyleyebiliriz. Bu ev sınırdaş komşuları, iletişim, medya ve basına ait konuları öne çıkaracaktır.
Kısıtlamalar içindeyiz
Ülkemizin ilerletilmiş haritasındaki koşullara bakacak olursak, bu teknik açısından da, sıkışan koşulların, engellerin olduğunu görüyoruz. Kova burcunda İlerletilmiş Güneş Satürn’le kare açıya doğru ilerlemektedir ve bu açı ancak Mayıs ortasından sonra azalışa geçecek ve aslında etkisini tüm yıla yayacaktır. Bu kare açı, değişim ve özgürleşme yönünde engeller olduğunu, kısıtlamaların sosyal alanda baskısını hissetirebileceğini gösteriyor. Zira son yıllarda Kova burcuna ilerleyen Güneş, şimdi daha fazla tartışan, duygusal değil, objektif ve mantıklı olmayı öğrenen, bireyselleşmeyi benimseyen bir sosyal kimlik geliştirmekte olduğumuzu göstermekte. Ancak Satürn’le kare yapan Güneş, genel olarak baskıların, aşılması gereken engellerin yoğun biçimde hissedileceğini anlatmakta. Bu açının diğer bir sonucu kuşkusuz ekonomi alanında da görülecektir. Bu alandaki kısıtlamaların olduğunu söylememize bile gerek yok. İlerletilmiş harita da Ay da Aslan burcunda para ve ekonomiyi simgeleyen 2. Evde ilerlemekte ve ekonomik konulardaki önceliğin ilk etapta Temmuz sonuna kadar süreceğini söyleyebiliriz. Nitekim Temmuz sonundan itibaren ortaya çıkacak yeni trendlerin ekonomi dışında, daha çok hem komşuları hem de askeri konuları ilgilendiren koşullar getireceğini söylemeliyiz.
İlerletimlerde diğer dikkat çeken bir gösterge ise ilerletilmiş tepe noktasının Uranüs’e kare açıya doğru gitmesidir. Bu açının kesinleşmesi 2010 yılı Mart’ını bulmaktadır. MC/Uranüs bağlantısı yönetimi ilgilendiren konularda ani gelişmeler yaşanabileceğini, başkan ya da yönetici durumundaki kişileri ilgilendiren ani olayların dikkat çekebileceğini göstermekte. Uranüs’ün yenileyen, reforme eden, aniden değiştiren ve özgür bırakan özellikleri hatırlanırsa, bu koşullar altında 2010’a kadar sürecek olan bir süreçte, hayatımızın her alanında eskiyen kalıpların yerini yenileri ile değiştirebileceğini söyleyebiliriz.
Ancak bu heyecan verici, yenileyici hatta sarsıcı koşulların ortasında, ilerletilmiş Mars’ın ay düğümleri ile olan karesi, Mars’ın Güneş/Ay ortanoktası ile kare açı içinde olması, üçüncül progreslerde de Mars’ın Güneş karşısından geçiyor olması, iç huzurunun zorlanacağını, şiddetin, mücadelenin ve orduya ait konuların ağırlığının çok önemli olacağını ifade etmekte.Yıl boyunca, Güneş ve Mars arasındaki uyumlu açı ise, ülkemizin askeri konularda daha hararetli ve girişken olabileceğini açıklamakta. Uluslararası konularda içinde de askeri gündemlerin yine ön planda olabileceğini söyleyebiliriz.
2008’den 2009’a
Şimdilik bu hızlı turdan sonra, 2008’den başlayan trendleri göz atalım. Ülkemiz 2008 Temmuz sonu – 2009 Ağustos başına kadar sürecek olan bu dönemde 2. Ev profeksiyonunu yaşamaktadır. Doğal olarak, ekonomi, kaynaklar ve gelirlerimizi, sahip olduğumuz desteği ilgilendiren durumlarla yakından ilgiliyiz. 2008-2009 Güneş Dönüşü haritasında Oğlak burcunun yükseliyor olması da bu dönemin genelinde ekonomide daralma, kısıtlama ve ciddi bakış açısının olduğunu, devleti, kamuyu ve yönetimi, hiyerarşik durumları ilgilendiren konuların gündemde kalacağını göstermekte. Kuşkusuz, sınırdaş komşulardan kaynaklanan (Özellikle Irak, Gürcistan, Yunanistan, İran ve Ermenistan) sorunların, uluslararası planda bizi meşgul edeceği görülmekte. Oğlak burcu ülkemiz haritasında dış ilişkileri, düşmanlıkları, ortaklaşa konuları ve anlaşmaları anlatan 7. Evde yer aldığı için, bu yılın ana konuları daha fazla ülkemizin kontrolünde olmayan, dışsal etkenlerden, komşulardan kaynaklanacak ve bu durumlar halkı, yönetimi huzursuz edecektir. Düşmanlıklarla daha fazla karşılaştığımız bir dönemdeyiz.
2008/2009 yılı profeksiyonlarında
Yıl yöneticisi Güneş’tir. Yıllık profeksiyonlar sonucu Tepe noktası (MC) Mars’la, Güneş Jüpiter’le, Ay yine Ay’la, Şans noktası ise Jüpiter ile temsil edilmektedir. Yıllık haritada Mars’ın konumu özellikle dikkat çekicidir. Zira Mars orduya, mücadeleye, savaşa ait konuları anlatan bir gezegendir ve Mars’ın 11. Evde, güçlü olduğu Akrep burcunun ortasında, ay düğümleri ile kare açı içinde olması, Meclis’in ve halk iradesinin söz konusu olduğu durumlarda askeri durumların ağırlığını, devamlılığını ve süregenliğini görebiliriz.
Benzer biçimde bu haritada, Ay’ın ”yanan yolda” ışığının iyice küçülmüş olması, halkın huzursuzluğuna, sıkışmış durumuna, terör olaylarının yıpratıcılığına, ve belalara işaret etmektedir. 2008’in ikinci yarısından bu yana gelişen konular zaten terör ve iç barışın zedelendiği olayları çoktan getirmiş durumdadır. Güneş dönüşü haritasında tepe noktasının Terazi burcunda (yanan yolda) olması, yöneticisi Venüs’ün Yay burcunda 12. Evde (düşük bir alan) kalması, yıl boyunca diplomasinin, dengenin, huzurun arandığını, ancak bunun yerine getirilmesinin hiç kolay olmayacağı ve işin içinde gizli biçimde, kontrol edilmesi zor uluslararası konuların yer alabileceği anlaşılmakta.
Ekonomi ile ilgili getirdiği baskılara işaret etmiştik ve Temmuz sonuna kadar etkin kalacağı görülen yıllık haritada da ekonomi, para ve üretim alanlarında yanlış kararların, ihmallerin önemli sıkıntılar yaratabileceği görülmekte. Global ekonomik daralmaya karşı önlem almakta gecikmek ve krizi yok saymak önümüzdeki aylarda daha fazla sıkıntı getirebilir. Özellikle 20 Ocak – 19 Şubat tarihleri arasında ekonominin gidişatına iyi bakmak ve spekülatif hareketlerde dikkatli olmak, kafaları kumdan çıkarmak gerekiyor. Yine benzer biçimde 20 Nisan’dan 21 Mayıs’a kadar olan dönemde de geleceğe yönelik yatırımlar, maddi değeri olan konuların, ekonominin nabzını tutan durumların gündemden düşmeyeceği görülmekte.
Hangi ay neler getiriyor ?
Aralık
Aralık ayının son günlerinde, Oğlak burcundaki güçlü bir stelyum (gezegen birikimi) ülkemiz açısından düşmanlıklar, teröre ait konuların fazlasıyla önemsenmesi gerektiğini açıklamakta. Bugünlerde, özellikle 27’sinden itibaren Mars’ın da Oğlak burcuna geçecek olması hem karşıtlıkların, düşmanlıkların olabileceğini, hem de dış ilişkiler, diplomasi ve anlaşmalar açısından hassas bir dönemden geçeceğimizi göstermekte. 27 Aralık’ta Oğlak burcundaki yeniay bu konularda tetikleyici olacaktır. 29’undan itibaren toprağa ve güvenliğe ait konular, Irak’la sınırımızı ilgilendiren durumlar, komşu ülkelerdeki gelişmeler, terör faaliyetleri önemsenmeli. Kuşkusuz askeri konuların gündemde olacağı anlaşılmakta. Zaten 21 Aralık’tan itibaren girilen ve 20 Ocak’a kadar sürecek olan bu dönemde, karşıtlıklardan, diplomasiden ve anlaşmalardan kaynaklanan durumların yeni başlangıçlara yol açacağı görülmekte. 29 Aralık sonrasında, ülke güvenliğini ilgilendiren, iç işlerine yansıyacak konuların öne çıkabileceği anlaşılmakta.
Ocak
20 Ocak tarihine kadar dış politikada, diplomaside, anlaşmalarda aktif davranmamızı gerektiren bir dönemdeyiz. Aralık sonunda başlayan bu koşullar bazı düşmanlıkların, terörün ve iç güvenliği ilgilendiren olayların da dikkat çekeceğini göstermekte. Ayrıca bu dönemde, 5 Ocak’tan itibaren ekonomiyi canlandırabilecek trendler gündeme gelebilir. IMF ile anlaşmaların önem kazanması mümkün. Yatırımlar alanına giren Jüpiter bu alanda daha umutlu olabileceğimizi göstermekte. Ancak görünürde olumlu koşullara aslında çok daha gerçekçi yaklaşmalıyız.
Zira bu yeni gelişmeler Mayıs sonunda ortaya çıkabilecek koşullar altında bir balona da işaret ediyor olabilir. Ocak ayında 6-9 Ocak günleri arası ilişkiler, istikrar, diplomasi açısından yeni açılımlar getirebilir. Bu dönemde dışsal koşulların getirdiği kısıtlamalar içinde olsak da yeni reformlar, ekonomi açısından daha uzun vadeli düşünebileceğimiz koşullar söz konusu olabilir.
20 Ocak’tan itibaren ekonomiden gelen işaretlere dikkat etmeye başlamalıyız. 18 Şubat’a kadar sürecek olan bu dönemde Türkiye’nin borç ödeme kapasitesi, Merkez Bankası ve Hazine’nin performansı gündemde olacaktır. Kritik koşullar ortaya çıkarken, borçların neden olduğu konular, finans piyasalarını, banka ve büyük şirketleri çok daha fazla ilgilendirmekte. Hatta Ocak son yarıda ortaya çıkan bu koşulların 4 Şubat sonrasında çok daha iyi takip edilmesi gereği var. 24 Ocak civarında ekonomi, kaynaklar ve üretimi test eden koşullar altındayız. Ekonomiye ilişkin çok daha ciddi kararların gündeme gelmesi mümkün. 26 Ocak günü yeniayla birlikte, gerçekleşen Güneş Tutulması finansal piyasalar, ekonomik faaliyetler alanında krizi yönlendirmek açısından önemli bir tarih olabilir. Ancak bu dönemde geri gitmekte olan Merkür Ocak sonuna kadar verilecek kararların çok fazla işe yarayamayabileceğini söylemekte. 29 Ocak sonrasında ve Şubat ayında, spekülatif konular, ekonomide daha fazla risk ve cesaret getiren konular, yatırımlar ve yatırımların piyasa değerini ilgilendiren durumlarla çok daha fazla ilgiliyiz. Ekonomi yönetimi çok hassas bir dengeden geçmekte. Bu dönemde gençlere ait konular da öne çıkabilir.
Şubat
18 Şubat’a kadar olan dönemde, ekonomi, piyasalar, şirketlerin durumu ve borsa açısından kritik bir dönemden geçmekteyiz. 3-4 Şubat civarında ortaya çıkabilecek konular, belki de askeri konular, elde olmayan nedenler yüzünden ekonomi cephesinde huzursuzluklara yol açabilir. 9 Şubat civarında ekonomide uyanık olmak ve sadece beklentilere dayalı hareket etmemek gereği söz konusu. Genel olarak ekonomideki dalgalanmaların öne çıkacağı dönem 18 Şubat sonrasında geri plana gitmekte ve bu tarihten sonra uluslararası konulara, ABD ile Irak konusundaki diyalogların şaşırtıcı olabileceği bir döneme girmekteyiz. 21 Şubat civarında ekonomide yanlış beklentiler, hatalı kararlar dikkatle izlenmeli.
Kuşkusuz yerel seçimler için verilen tarih 29 Mart, yurtiçi barış açısından kritik koşulların ortaya çıkabileceği durumlara işaret etmekte. Bu nedenle, seçimler öncesinde Şubat ve Mart’ta, hem ABD’den kaynaklanan konular açısından, hem de Kuzey Irak’ı ve diğer sınırdaş komşularımızı ilgilendiren konularda yeni koşullardan geçmekteyiz. Bu durum 25 Şubat sonrasında çok daha belirgin olacaktır. 28 Şubat sonrasında ve Mart ayında, sosyal konulara, işçi v emekçilerin konularına, üniversiteleri ve YÖK’ü ilgilendiren değişikliklerin, genel olarak hizmet sektörünü, doktorları ve kamu çalışanları anlatan konuların yine dikkat çekeceği görülmekte.
Mart
Mart ayında ülkede çok fazla şey tartışılıyor ve iletişim, kanalları, medya, basına ait konular, üniversiteler ve entelektüel kesimi içine alan konularda yoğunluk bir hareketlilik yaşanıyor. 6-9 Mart günlerinde, sürpriz gelişmeler, gerek dış ilişkiler, gerekse uluslararası konularda yenilenme getirebilir.(Hillary Clinton Barack Obama'nın 1 ay içinde ülkemizi ziyaret edebileceğini duyurdu) Bugünlerde özellikle sınırdaş komşularla ilgili konularda (Irak, Yunanistan, Ermenistan gibi) plan değişiklikleri, sürprizler ve pek de kontrollü olmayan durumlar yüzünden zorlanabiliriz. Ancak yeni açılımlara da açığız. 15 Mart’tan itibaren uluslararası konularda çok daha girişken ve mücadeleci olacağımız bir döneme gireceğiz. Bu dönemde ABD ile ilişkilerin oldukça hassaslaşabileceği anlaşılmakta. Özellikle yerel seçimler öncesinde, Güneydoğu Anadolu bölgesinde Kuzey Irak’a komşu olduğumuz alanlardaki konuları, huzursuzluk ve dengesizlikleri öne almalıyız. Zira 29 Mart’tan itibaren bu alanda askeri koşullar sertleşebilir.
20 Mart sonrasında, iç işlerimiz açısından oldukça hareketli, telaş ve mücadele getiren durumlar artmakta. Seçimler öncesinde, yönetimi, hükümeti ilgilendiren konular yüzünden iç işlerinde çok daha agresif, sert ve mücadeleci bir tavrın ortaya çıkacağı görülmekte. Kuşkusuz bu durum ülkenin iç huzurunda önemli gerginliklere yol açabilir. 26 Mart’ta Koç burcunda gerçekleşen yeniay ülkemizin askeri konularda dünya platformunda çok daha etkin biçimde öne çıkabileceğini göstermekte. Bu dönemde savunma konusunda çok daha önlemci durumdayız. 29 Mart sonrasında ve Nisan ayında, hem karşıt görüşler, terörü ve iç dengeleri sarsabilecek konular öne çıkmaya başlamakta, hem de askeri durumlar daha fazla baskı getirmekte.
Nisan
5 Nisan’dan itibaren Türkiye’nin gerek askeri konularda, gerekse uluslararası platformda güçlü biçimde kendini ortaya koyduğu mücadeleler söz konusu. Bu dönemde haritanın tepesinden geçen Mars yönetimi ve asker ve orduyu ilgilendiren konuların dikkat çekici olacağını göstermekte. 20 Mart’ta başlayan ve 20 Nisan’a kadar süren dönemde, yönetimden kaynaklanan konuların, içişlerine, toprağa ve güvenliğe ait konulara fazlasıyla yansıdığını görmekteyiz. 5-8 Nisan günlerinde, anlaşmalar, sözleşmeler ve görüşme düzeyindeki durumlar daha kararlı olmayı gerektirmekte. Bu arada 12 Nisan sonrasında ekonomik istikrarı yeniden önemsemek ve parasal konularda yine duyarlı olmamızı gerektiren konular başlıyor. Genel olarak iç istikrar ve huzurun ekonomik konuları yakından etkileyebileceği bir dönemden geçiyor olacağız. 17 Nisan civarı yine halkın hassasiyetlerinin, güvenlik ve huzurun önemsenmesi gereken günler olabilir. Satürn’ün dip noktasından geçmesi iç işlerindeki koşulların oldukça huzursuz olduğunu anlatmakta.
20 Nisan sonrasında devam eden iki önemli trende dikkat etmek gerekmekte. Bunlardan ilki ekonomi alanında, parasal konularda, gelirlerde beklediğimiz stabilite ne kadar korunabiliyor ve birikimlerimizi ne kadar faydalı biçimde değerlendirebiliyor ve yatırıma dönüştürebiliyoruz ve aynı zamanda harcamak, tatmin olmak için değerlendirebiliyoruz sorusu olacaktır. Kuşkusuz bu dönemde Borsa’daki çıkışları iyi değerlendirmek ve yükselen beklentileri kullanmak gerekebilir. Ancak bu alanda 29 Nisan sonrasındaki gelişmelerin, özellikle Mayıs sonuna kadar hem önemli fırsatlar getirebileceğini, hem de spekülatif balonlara dikkat edilmesi gereğini görmekteyiz. Diğer ikinci trend ise 22 Nisan ve özellikle 25 Nisan sonrasında yine ülkemizi askeri konularda, genel olarak dünyada daha güçlü ve cesur biçimde ortaya koyabilecek koşullara işaret etmekte. Yine bu dönemde AB ile ilişkilerin daha fazla masaya yatırabileceğini görebiliriz. Bu konular ekonomi politikaları ve siyasi perspektifler üzerinde önemli etkiler yaratabilir. Özellikle 25 Nisan döneminde ekonomi alanında alınan önlemlerin ne kadar etki olup olmadığını görebileceğiz.
Bu dönemde ekonomi alanında yeni hedefler ve kararlar gündeme gelebilir. Nitekim 29 Nisan’dan sonra ve Mayıs ortaya çıkacak koşullarda, ekonomi alanındaki risklerin daha fazla arttığı, belki de piyasaların daha volatil olmaya başladığı, kritik geçişlerin artacağı anlaşılmakta. Ayrıca bu dönemde, Mayıs ayında Jüpiter ve Neptün’ün yanyana gelmesi finansal piyasalarda bazı abartılı beklentilere yol açabilir, ancak bu beklentilerin Mayıs’ın son günlerinde ve Temmuz’un ortasında piyasaları fazlasıyla karıştırabileceği,dengesizleştirebileceği görülmekte.
Mayıs
21 Mayıs’a kadar ekonomik dengelerin önemli olduğu bir dönemde olacağız. 5 Mayıs civarındaki gelişmelere ekonomik kararlara, piyasalara yeni bir ivme kazandırabilir. 5 Mayıs çalkantılı olsa da, 8-9 Mayıs günlerinde, siyasi konularda daha netleşen koşullar yüzünden daha iyimser, uyumlu bir dönemde sayılabiliriz. Ülkemiz 31 Mayıs’a kadar olan dönemde gerek askeri konularda, gerekse siyasi alanda daha aktif ve atılımcı bir politika izlemek zorunda. Bu dönemde içinde bulunduğumuz organizasyonlar, siyasi katılım ve çaba gösterilen hedefler yüzünden yeni bir rota çizme zorunluluğu olabilir. Siyasi bazda AB ile ilişkilerin 21 Mayıs’a kadar gündemi daha fazla işgal edebileceği görülmekte. 14-18 Mayıs’ta ortaya çıkan görünüm içinde bir yandan ekonomiye önem vermek, bir yandan da ülke içindeki gelişmelerin, iç politikanın ve güvenlik konularındaki streslerin yönetim açısından diplomatik ikilemler de getirebileceğini söyleyebiliriz. Ekonomi boyutunda bu dönemde şimdiye kadar daha kötümser düşüncelerin getirmiş olduğu daralma ve küçülmelerin yeniden değerlendirilebileceğini, daha olumlu bir havanın olabileceğini söyleyebiliriz. Ancak yanyana gelen Jüpiter-Neptün çoğunlukla yalancı bir bahar yaratabileceği için, bu kazanımların ay sonundan önce değerlendirilmesi gerekebilir.
21 Mayıs’tan sonra ekonomi alanındaki görünüm, ya da borsanın performansında dalgalanmalar daha fazla riskli ve dengesiz bir atmosfer yaratıyor olabilir. Bu tarihten sonra medyaya ait konular, basın, iletişim, okullar, üniversiteleri içine alan konularda gerginlikler, belirsizlikler ve bir yandan da gizli kalmış konuların, hukuki konuların, mahkemelerin, değişik davaların getirebileceği huzursuzluklar toplumda kararsızlık getiriyor olabilir. 24 Mayıs’tan sonra elde olmayan nedenler, gizli örgütler ve terör yaratabilecek unsurların etkinliği artmakta. 31 Mayıs’tan sonra Meclis’e ait konularda, gerek AB ile ilişkilerde çok daha fazla mücadele getiren konunun doğabileceği görülmekte.
Haziran
21 Haziran’a kadar olan dönemde, yönetime ait konularda belirsizlikler, çekişmeler, tartışmalar devam etmekte. Özellikle 7-9 Haziran günlerindeki kararsız koşullar ve bir yandan komşularımızı, bir yandan da uluslar arası konuları içeren durumların getirebileceği gerginlikler söz konusu. 9 Haziran sonrasında, medyaya ait gelişmeler, toplumu içine alan, ikilem yaratan konular, dedikodular istikrarsızlık kaynağı olabilir. Bu dönemde çok fazla konuşma, tartışma, haberleşme var ancak belirli bir sonuca ulaşmak için 21 Haziran sonrasını beklemek gerekecek.
Satürn’ün haritanın en altından geçiyor olması Haziran’ı son günlerinde içişlerinde, yönetime ait konularda daha fazla kontrol edilemeyen faktör olduğunu ve içişlerinde, iç barışı sağlama konusunda ciddi ve kontrollü bir bakış açısının gerekeceğini göstermekte.
Hemen 21 Haziran sonrasında, gerek ülke güvenliği, iç huzuru etkileyen konularda, gerekse diplomasi alanında ülkemiz daha aktif bir tutum izlemeye başlayacaktır. Bu dönemde dışsal faktörlerin de öne çıktığı görülmekte. Anlaşmalar, diplomasi gerektiren durumlarla karşı karşıyayız. Ülke güvenliğine ait konularda, AB ve ABD ile olan diyalogta genel olarak daha kararlı olmayı gerektiren koşullar içindeyiz. Nitekim bu yeni gelişen koşullar içinde, 29 Haziran sonrasında ve Temmuz ayı içerisinde, ülkemiz gerek yönetsel alanda, gerekse diplomasi alanında çok daha hızlı sonuçlar almak durumunda. Pek çok konuda, girişkeniz ve ülke gündeminde hızlı kararlar söz konusu. Muhtemelen bu konular Mart sonunda çok yükselen tansiyonun, iç huzurun sağlanmasına ait konularda yeni bir döneme girildiğini göstermekte.
Temmuz
Temmuz ayı çok önemli sonuçlar getirebilecek koşullar sunuyor. Özellikle Temmuz ayının son günlerinde yönetimi, yöneticileri, başkanları içeren konularda beklenmedik gelişmeler ve riskli durumlar dikkat çekmekte. 12 Temmuz’da İkizler burcuna ilerleyen Mars yönetimi ve halkın huzurunu rahatsız edebilecek düşmanlıkların yaşanabileceğini göstermekte. 22 Temmuz’a kadar olan dönemde ülke yönetimini ilgilendiren konularda, yeni başlangıçların ve atılımların olabileceği görülmekte. Ancak dediğim gibi, 12 Temmuz sonrasında gizli düşmanlıklar dikkat çekmekte. Bu düşmanlıklar yöneticilere yönelebilir ya da ülke yönetimini ilgilendiren konularda gizli durumlar, belirsizlikler, tartışmalar yaşanıyor olabilir. Temmuz ayının ilk günlerinde ve özellikle 7-11 Temmuz günlerinde ekonomide yönetiminde daha önce ortaya konmuş politikaların yeniden gözden geçirilmesi gereği var.
22 Temmuz’da Yengeç burcunun son derecesinde gerçekleşecek olan Tam Güneş Tutulması hem halkı ilgilendiren konularda, hem de Cumhurbaşkanı ilgilendiren konularda bazı risklere işaret etmekte. Temmuz ayının son günlerinde 27’si civarında ortaya çıkabilecek koşullar yöneticileri tehdit eder nitelikte görülmekte. 29 Temmuz sonrasında ise piyasaları, finansal konuları gerginleştirebilecek durumların dikkat çekeceği görülmekte. Temmuz sonundan başlayarak, Ağustos ayı içinde ekonomide finans dengesi, borçların durumu genel olarak huzursuz bir dönemde olabileceğimizi göstermekte. Bu dönemde yönetimi ilgilendiren konularda gerginlikler yüzünden de finansal piyasalar sıkışabilir.
Ağustos
Temmuz sonunda, Ağustos başında yaşanan olayların önümüzdeki ayların trendlerini belirleyebileceği, koşulların değişeceği bir dönemden geçmekteyiz. Zira bu dönemde ülkemizin 2009/2010 yıllık haritasının da etkileri görülmeye başlayacaktır. Bu konuya aşağıda daha fazla değineceğim. Ancak bu dönemde, özellikle 7-9 Ağustos günlerinde askeri konular, içine orduyu alan durumlar çok daha sık gündeme gelmeye başlayabilir. Kritik bir dönemden geçiyor olacağız.
Yılın ikinci yarısındaki yeni trendleri görmek açısından 2009/2010 yılı profeksiyonlarına ve Güneş Dönüşü haritasına bakabiliriz.
29 Ekim sonrasında 3. Ev profeksiyonunu yaşıyor olacağız. Bu tarihte aynı zamanda Satürn de ülkemizin iç işlerini, iç huzurunu ve toprağı, vatanı anlatan 4. Eve giriyor olacak. 3. ev sınırdaş komşularla yakından ilgilidir. Ayrıca bu dönemin Güneş Dönüşü haritasında Koç burcu yükselmektedir. Bu göstergeler hem yönetsel konulara, hükümete, tepedekilere hem de askeri konulara önemli vurgular yapmakta. Temmuz sonunda, Ağustos ayı içinde yaşanan konular, 29 Ekim’den sonra yaşanacak olayların öncülleri olabilir. Kuşkusuz bu gelişen yeni durumlar, iç huzur ve iç politika açısından çok huzurlu olunmayan, hatta kontrol ve disiplinin, baskının daha fazla vurgulanabileceği temalar getirmekte.
Yıllık profeksiyonlarda yıl yöneticisi Merkür olmaktadır. Yıllık Güneş Dönüşü haritasında Merkür 8. Evde, Mars karesi altındadır. Ayrıca Mars yükselen Koç burcunun yöneticisidir ve ülkemizin haritasında da Merkür yine iç işlerini anlatan 4. Evde, Satürn’le birleşim halindedir. Bu durumda, gerek askeri konuların, gerekse vatana ait konuların öne çıkabileceği görülmekte. 29 Ekim sonrasında Satürn’ün Terazi burcuna ve 4. Eve ilerlemesi de, yurt güvenliği, iç işleri, özellikle Kuzey Irak’taki konuları da gündeme alan konuların çok daha ciddi biçimde ele alınacağını göstermektedir. Zira Satürn 2010 Temmuz ayından sonra, tamamen Terazi burcuna geçeceği için, 2009 yılının ikinci yarısında şekil almaya başlayacak konuların, 2010 ikinci yarısından itibaren tamamen yepyeni durumlar, zeminler getirebileceği söylenebilir.
2009/2010 Güneş Dönüşü haritasında Koç burcunun yükseliyor olması ülkemizin daha aktif, atılımcı, savaşkan, mücadeleci ve pek çok açıdan tek başına hareket edebileceği koşullar getirmekte. Liderlere ait konular, askeri konular, yönetimi içine alan riskler göze çarpmakta. Bu yeni dönemin ekonomi politikalarını da yakından etkileyeceğini söylemeliyiz.
Ülke güvenliğine ilişkin konular, borsayı, yatırımcıları ve genel olarak ekonomik kaynakları, borç alacak konuları yakından etkileyebilir. 16 Ekim’den sonra Aslan burcuna geçecek olan Mars, 20 Aralık’tan sonra geri harekete başlayacağı için, aslında bu olayların nasıl bir seyir izleyebileceğini Ekim ortasından itibaren daha iyi anlamaya başlayabileceğiz. Bu nedenle, 16 Ekim sonrasındaki olayları yakından izlemeliyiz. Bu dönem bütçenin dengesini sağlamak ve paramızın değerini koruyabilmemiz açısından önemli mücadeleler getiriyor olabilir. Aynı zamanda askeri konuların da dikkat çekiyor olması, öyle gösteriyor ki, savunma ve vatana ait temaların ekonomik dengeleri zorlayabileceği anlaşılıyor. Kuşkusuz bu durum sınırdaş ülkelerle ilgili konulardan, muhtemelen Kuzey Irak’a ait konulardan kaynaklanıyor olabilir.
25 Ağustos sonrasında Mars’ın ülkemizin yükselen burcuna gelmesi ve 7 -16 Eylül arasında kurduğu açılar, ülke gündeminin halkı ilgilendiren, güvenliği ve huzuru etkileyen askeri konulara odaklanabileceğini göstermekte. 22 Temmuz’dan itibaren ekonomi, yatırımlar, borsayı ilgilendiren konularda hassasiyetler artmaktaydı. 23 Ağustos’a kadar geçen sürede, 7-8 Ağustos günlerinde, yönetimi ilgilendiren konular yine ekonomi alanında huzursuzluklara yol açabilir ve yatırımcılar açısından riskli bir atmosfer oluşturabilir.
23 Ağustos sonrasında, yine yakın komşulara ilişkin konuların gündemden düşmediğini göreceğiz. Özellikle 29 Ağustos sonrasında kontrol dışı faktörler, gizli düşmanlık ve terör yaratabilecek durumların askeri konuları tetikleyebileceği görülmekte.
Eylül
Eylül’de yakın komşular, medyaya ilgilendiren konular, eğitim öne çıkarken, bu dönemde hukuki alanda kafa karıştıcı durumlar da dikkat çekiyor. Eylül’den başlayarak, Aralık sonuna kadar sürecek olan dönemde, Neptün ülkemizin haritasındaki Jüpiter’e sert bir açı içinde olacak,bir yandan da Merkür ve Satürn’le olumlu bir açı oluşturacaktır. Bu uzun bir süreyi içine almaktadır ve bu dönemde ekonomi alanında göze kapalı hareket etmemek gerekiyor. Jüpiter hukuki konuları, bir ülkenin sosyal değerlerini, zenginleşme arzusunu, ahlaki ve sosyal tutumlarını temsil eder. Aynı zamanda ülkenin zengin kesimleri ile de ilgilidir. Neptün’ün Jüpiter’e olan karesi finans, borsa ve ekonomik faaliyetler açısından aldatıcı ve karışık koşulların doğabileceğini gösterirken, bir yandan da bu durum hukuki konular, inançlar ve sosyal görüşlerde de bulanıklık işareti sayılabilir. Ancak genel olarak bu transitin finansal piyasalar açısından sağlam ve istikrarlı bir zemin yaratmayacağını söyleyebiliriz. Skandallar, yanlışlıklar, toplumsal değerleri zorlayabilir, yıpratabilir. Bu etkinin sadece Eylül’ü kapsamadığını, 2010 başına kadar süreceğini söylemeliyiz.
22 Eylül civarındaki gelişmeler bir yandan da yönetimi ilgilendiren konuları içine alabilir.Bu dönemde bazı bitişlerin, yeni başlangıçların dikkat çektiği görülmekte.
23 Eylül’den sonra iç işlerini, yurda, toprağa ait konulara odaklı kalmaya devam edeceğiz. Bu dönemde diplomasi ve dış ilişkiler de önemli bir ağırlık merkezi oluşturmakta. Mars’ın da yükselen burçta yer alması bakımdan, vatana ait konularda, toplumun güvenliğini içeren konularda mücadeleci bir tavır dikkat çekiyor olabilir. Bu dönemde toplumda denge ve barış yaratacak unsurlara yönelme gereği söz konusu. İçine diplomasinin girdiği durumlarda yeni işbirlikleri sağlanabilir. Özellikle 29 Eylül sonrasında, daha atılımcı ve yeni oluşan dengelerden fırsatlar yaratılabilecek durumlar söz konusu. Eylül ayının son günlerinde, Uranüs de ülkemizin haritasında Jüpiter’i olumlu yönde etkilemekte. Eylül ayında gerek hukuki konularda, yasalarda, gerekse ekonomiyi ve zenginliği anlatan konularda karmaşık durumların başlayabileceğini ve bu durumun 2010 başına kadar sürebileceğinden söz etmiştik. İlginç, bu dönemde Uranüs ise Jüpiter’e olumlu bir açıyla yaklaşırken, bazı aydınlanmalara, reformlara ve yeniden sağlanabilecek olumlu bakış açılarına işaret etmekte. Belki de bu karmaşık durum yasalara ait konularda yaşanan karmaşalara, toplumun değerlerini yansıtan değişikliklere dikkat çekiyor olabilir.
Ekim
23 Eylül’den itibaren başlayan konular, 23 Ekim’e kadar devam edecektir. Bu dönemde ekonomiyi, kaynakları daha fazla canlandırma ve gelirleri artırma yönünde çabaların öne çıkabileceğini görmekteyiz. Ancak ana konu yurtiçine ait durumlar, yurtta güvenlik, huzur ve denge arayışı şeklinde olacaktır. 8-10 Ekim günleri civarı özellikle pek çok alanda daha başarılı ve pozitif koşullar getirmekte. Bugünlerde, hem sosyal yönden daha ilerici çalışmalar yapılabilir, hem de geleceğe yönelik umut taşıyan bir tutum ortaya çıkabilir.Geleceğe yönelik bakış açımızı değiştirebileceğimiz günlerde olacağız. Ancak 16 Ekim sonrasında, ekonomiye yönelik önceliklerin dikkat çekebileceği bir döneme girmekteyiz. Bu çok uzun sürecek, neredeyse 2010 yılının ilk yarısına kadar etkileri devam edecek bir dönemdir ve esas etkisini 20 Aralık’tan sonra daha fazla gösterecektir. Ancak 16 Ekim sonrasında ekonomi cephesinde harcamaların, bütçenin, gelirlerin daha fazla arttırılması gereği var. Hatta bu durum, 29 Ekim sonrasında finansal piyasalar açısından daha önlemci olunmasını gerektirebilecek gelişmeler getirebilir.
23 Ekim’den sonra, gençlerden, çocuklardan kaynaklanan konularla ilgili durumların yanında, yatırımları, spekülatif konuları, borsayı ve ekonomideki fiyat dengesini ilgilendiren tüm konularda bir ölçüde kritik bir dönemde olacağız. 29 Ekim sonrasında, Satürn’ün de Terazi burcuna, 4. Eve ilerlemesi, zaten en önemli konuların iç politika, vatanda bütünlük, denge ve huzur olduğunu göstermekte. Bu dönemde yönetime ilişkin dönüşümler, yenilenmeler, zorunlu değişimler ve bunların yaratabileceği huzursuzluklar da söz konusu.
Bu bakımdan 29 Ekim civarındaki konuların hangi temalar getireceğini yakından takip etmeliyiz. 29 Ekim sonrasında, 3. Evin konularının çok daha ağırlıklı olarak öne çıkacağı görülmekte. Bu konular sınırdaş komşularımız, eğitim, medya, ticaret ve haberleşmeye, taşımacılığa ait konuları da içine alıyor. Kuşkusuz bu dönemde askeri konuların, huzursuzlukların, ekonomiye önemli baskılar getirebileceği söylenebilir. Harcamaların artmasının bütçe üzerinde ve genel ekonomik dengeler üzerinde getireceği baskıların oldukça dikkat çekici olduğu görülmekte. Genel olarak bu dönemde ve özellikle 29 Ekim civarında halkın daha huzursuz ve endişeli olabileceğini gösteren koşullar da var.
Kasım
Bu ay 23 Ekim’den bu yana gündeme giren konuların özellikle 22 Kasım’a kadar etkisini göstereceği anlaşılmakta. Bugünlerde yönetime ait konularda daha kalıcı ve uzun vadeli yapılanmaların ve ciddi yaklaşımların öne çıkacağı beklenebilir. Kasım ayının ilk günlerinde kare açı yapan Satürn ve Pluton daha önce sözünü ettiğimiz hem yurtiçindeki huzuru, vatana ait konuları, hem de dış politikayı ilgilendiren konuların çok önemli gündem maddeleri oluşturacağını göstermekte. Bu dönemde, zaten tüm dünyada diplomasiyi ve devletler arasındaki konuları, sürtüşmeleri yansıtan güçlü dönüşümler, manipülasyonlar ve baskılar ortaya çıkmakta. Biz ülke olarak bu etkiyi büyük bir olasılıkla kendi sınırdaş ülkelerimizle daha fazla yaşayabiliriz.
7-11 Kasım günlerinde yönetsel durumlar, hukuki ya da yasal konularda daha fazla girişimin olabileceği görülmekte. Ekonomi, finans konuları gündemdeki yerlerini korumaktalar. 15 Kasım civarından itibaren gelişmelerin bazı elde olmayan koşullar getirebileceğini, 16 Kasım’da gerçekleşen Akrep burcundaki yeniay hem ekonomi hem de ülke yönetimi açısından yenilenmeler yansıtabileceğini söyleyebiliriz.
Kasım ayı boyunca ve özellikle ilk on gününde, gerek ekonomik konular, gerekse halkın psikolojik durumunun karmaşık olduğunu söyleyebiliriz.
22 Kasım sonrasında ilgimizin büyük bölümünü uluslararası konulara, yabancıları içine alan durumlara, hem bir yandan toprak ve vatana ait konulara hem de hukuki, yasal durumlara odaklayabiliriz. Bu dönemde, düzenlemeler, kamu hizmetlerini içeren durumlar, sağlık hizmeti, ya da genel olarak kamusal düzeni içeren temalar içinde olabiliriz. Uluslararası konuların, sosyal görüşlerin, inançların vurgulanması kamu düzenlemeleri açısından önem taşıyor olabilir.25 Kasım civarındaki gelişmeler halkın zor durumunu ilgilendiren girişimler getirebilir.
Bu dönemde halkın inançlarını, sosyal durumunu içine alan temalar vurgulanmakta. 29 Kasım’dan itibaren hem uluslar arası konular, hem de iç durumu ilgilendiren konularda hareketli bir dönemde olacağız.
Aralık
21 Aralık’a kadar olan dönemde, hukuki konular, yasaları ilgilendiren çalışmalar, bir yandan da uluslar arası ilişkileri içeren alanlarda dikkat çeken konular görmekteyiz. 8-9 Aralık günlerinde, sosyal konular, uluslar arası konular içinde daha olumlu adımlar, daha fazla uyum ve yasaları ilgilendiren, daha fazla reform getiren, pozitif bir bakış açısını yansıtan konularla karşılaşabiliriz. Ancak 15 Aralık civarında, bazı kontrol dışı konular ya da toplumsal açıdan belirsizlik yaratabilecek durumlar söz konusu olabilir. Ayrıca bu dönemde, 20’sinden sonra geriye gidecek olan Mars, 20-21 günlerinde yine iç işlerini ilgilendirebilecek, toplumun huzuruyla alakalı konuların, ekonomik konularda önemli baskılar yaratabileceğini söyleyebiliriz.
21 Aralık sonrasında, ülke yönetimini ilgilendiren konularda oldukça ciddi bakış açılarının olduğunu, gerek ekonomi yönetiminin gerekse siyasi konuların kritik kararlar getireceği anlaşılmakta. Zaten 2009’un ikinci yarısından itibaren bakıldığında aslında en önemli konuların ülke yönetimi, sorumlu ve ciddi bir yaklaşım geliştirmenin en önemli olduğu görülürse, bu dönemde gerek iç işleri, gerekse uluslararası konularla aynı anda ilgilenmenin ekonomi yönetimi açısından çok gerekli olacağı anlaşılmakta. 21 Aralık’tan sonra diplomasinin, anlaşmaların ve dış ilişkilerin yönetime ait konular üzerinde çok önemli etkileri olacağını görebiliriz. Eğer bu dönemde ekonomi alanında daha fazla sorun varsa, ki bu oldukça olası, hükümetin önemli bir test altında kalacağını söyleyebiliriz.
R. Hakan Kırkoğlu
Bu yazı 26 Aralık 2008 tarihinde tamamlandı.
Tüm hakları saklıdır. Bu sayfadaki yazılar hiç bir şekilde kopyalanamaz.