R. Hakan Kırkoğlu
Yavaş hareket eden gezegenler, önümüzdeki iki yıl boyunca sanki önceden haberleşmişcesine burç değişitirirlerken, hayatımızın da olduğu gibi kalacağını sanmamalıyız. İki yıl önce Pluton’un Oğlak burcuna geçişi ile birlikte global ekonomide ve sonuçta günlük hayatımıza yansıyan yönleri ile daralan kaynaklar, eski dönemin aşırı genişleme ve zenginleşme mücadelesi üzerinden bıraktığı borçlar şimdi çok daha belirgin hale geliyor. Krizden kurtulduğumuzu düşündüğümüz tam da bu dönemde, aslında daha derinde, kronik hale gelmiş ekonomik göstergelerin ve devasa açıkların bir buzdağı oluşturduğunu görebiliriz. Son iki yıldır, daha fazla para basarak ekonomiyi canlandırmak girişimi sonuçta her ülkede artan işsizliği azaltmaya pek de faydalı olmamışa benziyor. Bir çok sektör geçmişe oranla çok daha düşük bir kapasite kullanım oranında seyrediyor.
Öyle gözüküyor ki, şimdi yavaş hareket eden gezegenlerin burç değiştirmeleri ile birlikte, yeni bir çağa adım atmak üzereyiz. Dönüşümü ve elimine ederek yenilenmeyi açıklayan Pluton bir bakıma 2008’den bu yana sahneyi hazırlamaktaydı. Ekonomik ve siyasi organizasyonları, politikaları ve dolayısıyla devlet mekanizmasını anlatan Oğlak burcunda Pluton, şimdi çok daha kritik bir eşikte olduğumuzu anlatmakta. Önümüzdeki birkaç yıl içinde, özellikle 2012-2015 yılları arasında sözünü ettiğimiz yavaş hareket eden gezegenler, Uranüs ve Pluton, sırasıyla Koç ve Oğlak burçlarında birbirlerine dik bakmaya başladıklarında, içinden geçtiğimiz süreci daha iyi farkedebileceğiz. Tıpkı bir senfoninin tekrar ederek yükselen teması gibi, 2012-2015 arasında, dünyada siyasi, diplomatik, sosyal ve ekonomik, büyük ölçekli tüm göstergelerin önemli kırılmalar içinde olacağını söyleyebiliriz. Nitekim, tarihsel gerçekler bize, hayatın hiç de öyle düz bir yol olmadığını gösterir. Yeni oluşan trendlere yol veren akımları anlayabilmek için Astroloji’den ilham almak yeterli.
2008’de Pluton’un Oğlak burcuna geçmesi ile birlikte, elimizdeki kaynakları çok daha iyi kullanmanın ve ancak çok güçlü, riske kontrollü yaklaşan ve planlı olanların hayatta kalabileceği bir süreç yaşıyoruz. Sözünü ettiğimiz sürecin, çok uzun olduğunu şimdiden söyleyelim. Yıl 2023 olduğunda Pluton Oğlak’tan çıkmış olacak. Eğer bu süreci beşer derecelik zamanlarla bölümlersek, dikkat çeken bazı alt dönemler keşfederiz. 2008/1-2010/2 şu anda tamamlamakta olduğumuz giriş bölümüydü. Bu dönemde sanki istenmeyen bir ziyaretçinin adeta baskın şeklinde evimizin, ekonomimizin ortasına gelip oturmuş olduğunu gördük. Önce reddettik, eski kalıplardan kurtulamadık ancak sonra anladık ki, tam bir serbest düşüş içindeyiz. Acil önlemler almaya çalıştık.
Yine bu dönemde sözünü ettiğimiz yepyeni sürece uyum göstermeye çalıştık. Artık süreci kabullenmeyen kalmadı, geçmişte ısrar edenler ise elimine oldular, battılar. Şimdi tam başında olduğumuz ikinci alt dönem bizi 2013 Ocak ayına kadar meşgul edecektir. Yine bu dönem içerisinde, Satürn’ün de diplomasiyi, ılımlı olmayı, idare etmeyi gösteren Terazi burcunda kalacağını görüyoruz. Diğer dönemler de sırasıyla şöyle olacak: 2013/1 – 2015/3, 2015/3 – 2018/2, 2018/2 – 2021/1, 2021/1 – 2023/3. Dağılmamak adına 2013 Ocak’ına kadar olan döneme odaklanacağım.
2010/2 – 2013/1
2013’e kadar olan dönemde, yukarıda bahsettiğimiz gibi, Uranüs ve Neptün burç değiştirecekler. Bu arada Kiron da Kova burcundan Balık burcuna ilerleyecek. Burçlar kuşağının son burcu Balık ile ilk burcu Koç bir bakıma yaşadığımız bilinç değişimini, bitişleri ve yeni koşulları, yepyeni farkındalıkları anlatıyor. Bu dönemde, Oğlak burcundaki Pluton’un getirmiş olduğu daha önlemci ve hayatımızı kontrol edici gelişmeler bir yandan da Uranüs’ün Koç burcuna, Neptün’ün de Balık burcuna ilerlemesi ile birlikte, yeni bir alt yapı kazanacak. Astrolojik açıdan kollektif temaları, tüm insanlığı ilgilendiren konuları kapsayan bu iki gezegen özellikle sosyal ve kültürel dinamikleri, insanları bir arada tutan, birbirine bağlayan kültür dediğimiz unsuru, yığınların, grupların ruh hallerini yansıtırlar.
Koç burcuna geçen Uranüs adeta bir panzehir görevi görmekte. Bir kısmımız, özellikle 2008’den bu yana dünyada yaşanan bu daralmadan ve maddi ve manevi depresyondan çıkmak için çok büyük riskler almaya hazırlar. Bu dönemde kollektif içerisinde yeni liderlerin, başkaldıran kişilerin, devlete (Oğlak-Pluton) meydan okuyan, en azından bunun hazırlıklarını yapan yeni bir ses ve nefes ortaya koyacaklar. Uranüs ve Koç çok keskin ve taviz vermek istemeyen bir kombinasyondur. Elektrikli Uranüs’ün bu sivri boynuzlu burçtaki hali öfkesinden kendisini tutamayan, düşüp tökezlense bile davasından vazgeçmeyen bir kişiye benzetilebilir. Bu şu anlama geliyor ki, önümüzdeki bu dönemde sosyal patlamalara, çok daha fazla protestoya hazır olalım. Uranüs’ün Koç burcuna ilerleyişi dünyadaki diplomasi atmosferini de yakından ilgilendiriyor ne de olsa Terazi (denge ve diplomasi) Koç’un tam karşısında yer alan burç. Kuşkusuz 2012 Ekim’ine kadar Terazi burcunda kalacak olan Satürn, ipin elden kaçmaması için büyük bir pazarlığın, direncin ve mücadelenin de olacağını göstermekte. Herkes bir saf almak zorunda, cepheler netleşmeye başlıyor. Halihazırda, gittikçe tırmanan ABD-İran gerginliği ve açmazı, yine ABD’nin Çin ve Rusya olan diplomatik ve ekonomik işbirlikleri yeniden okunmak zorunda kalacak. Değişen bu dengelerin boşalmış bir zemberek gibi, sert ve ani gelişmelere yol açabileceğini söyleyebiliriz.
Diplomatik ve siyasi unsurların keskinleştiği bu dünyada, ekonomik döngülere baktığımızda, bu kez ekonomiyi yakından ilgilendiren gezegen ikilisinin, kısaca Jüpiter ve Satürn’ün 2010 boyunca karşı karşıya geleceğini görüyoruz. Bu karşıtlık tüm yıla yayılmakta. İlk tarih 23 Mayıs’ta gerçekleşiyor ki, bunu yumuşak bir başlangıç olarak görmek daha doğru olacak, ancak ikinci karşıtlık çok daha gürültülü biçimde, 16 Ağustos’ta, özellikle daha önce Öncü Patlaması olarak adlandırdığım zaman sürecinde ortaya çıkacak. Sürecin sindirildiğini ve artık kabul edileceğini anlatan son karşıtlık ise 2011’in 28 Mart’ında tamamlanmış olacak. Jüpiter-Satürn karşıtlığı ne anlama geliyor ? Karşıt açı doğası gereği gerçekleri daha net görmemizi ve yeniden karar vermemizi gerektiren bir sürece işaret etmekte. Ekonomik faaliyetlerde, Jüpiter risk almayı, genişlemeyi ve zenginleşmeyi anlatır, kısaca ekonomik döngülerin büyüyen, genişleyen ritmi (boom dönemleri) ile ilişkilidir. Satürn ise frene basmak, en öte sınırlara ulaşmak ve kontrolü ele almak, eksikliklerin bilincine varmak demek. Şüphesiz, 2010 yılında, tam da toparlanma aşamasına giren ekonomik trendin aslında hiç de beklendiği gibi olmayan, çok daha sınırlayıcı, yavaşlatıcı bir sürece gireceğini söylemeliyiz. Daha fazla büyüme bekleyip de kemerlerini gevşetenler için bu hiç de iyi bir görünüm değil.
Nitekim, 2010 yılı başında, önce Dubai’den, ardından Yunanistan’dan gelen haberler, diğer daha zayıf, kamu açığı veren, ekonomik açıdan kırılgan olan tüm ekonomileri (İspanya, Portekiz ve diğerleri) büyük bir baskı altına sokmaya başladılar. Avrupa para birliğini tehlikeye sokan bu gelişmenin çözümü ancak uzun vadede yoluna sokulabilecek bir süreç olsa gerek. En son Jüpiter-Satürn birleşimi 2000 yılında gerçekleşmiş ve bu yıl sonuna geldiğimiz koşulları set etmişti. Boğa burcunda yaşanan bu birleşme, ekonomik değerler, sermayenin verimliliği ve kapitalizm açısından büyük bir vurgu ve çabayı anlatıyor. Euro’nun da, bu birleşme gerçekleşmeden bir yıl önce yürürlüğe girdiğini görüyoruz. Başka bir deyişle, 2010 Avrupa ekonomilerinin, Euro bölgesinin ve bizim de ihracatımızın yarısını oluşturması bakımından Türkiye’nin çok kritik, kırılgan bir denge üzerinde olacağını anlatmakta.
2000 yılından bu yana sadece Euro’ya ait gelişmeler değil, ABD’nin özellikle ekonomik ve geostratejik çıkarları yönünde, Ortadoğu’ya aşırı bir biçimde müdahil olduğu bir süreci de yaşadık. Bir önceki Amerikan başkanı G.W. Bush ve ekibinin planları ve ardından gelen Irak felaketi sadece siyasi değil, aynı zamanda ekonomik bir anlam da taşıyordu. Ancak yaşanan onca gelişmenin ardında şimdi bu aşamada, ABD Irak’tan asker çekmeye başlarken, bu politikaların şekil değiştirmek zorunda kaldığını söyleyebiliriz. ABD başkanlık seçimleri öncesinde öngörümlerimi, özellikle 2010 yılında gerçekleşen Jüpiter/Uranüs-Satürn karşıtlığını hesaba katarak, bunu Ortadoğu politikaları açısından bir zorunluluk olarak görmüş, Obama’nın çekilme planının bu astrolojik gösterge ile uyumunu göz önüne alarak, 2008 yılında Denver’da yapılan UAC dünya astrolojisi panelinde bu şartlar altında Obama’nın başkan olabileceğini ifade etmiştik ve paneldeki pek çok astrolog benzer sonuçlara ulaşmıştı. (Bu panelle ilgili olarak bakınız link: http://www.usatoday.com/news/nation/2008-05-17-astrology-convention_N.htm Kısaca, 2010’daki Jüpiter-Satürn karşıtlığı Amerikan ekonomisi ve özellikle dış siyaseti açısından çok önemli değerlendirmelerin ve kararların alınmasını gerekli kılıyor. Ağustos sonrasında bu yönde bir değişimin, kritik koşulların çok daha fazla bilincine varmış olacağız.
Heyecan verici birleşme: Jüpiter ve Uranüs
Sosyal trendleri, görüş ve politikaları yansıtan Jüpiter de bu yıl ilginç bir hareket yapıyor ve 6 Haziran’a kadar Balık burcunu hızla geçerek, Koç burcundaki Uranüs’le 8 Haziran günü yanyana geliyor. Burçlar kuşağının ilk burcu Koç burcunun 0 derecesinde, gerçekleşen bu birleşme son derece dikkat çekici zira öncü burçların 0 dereceleri her zaman öne çıkan, hızlı biçimde farkına vardığımız konulara, gelişmelere ışık tutarlar. Bu iki gezegenin bir araya gelmesi her zaman taze ve sarsıcı sosyal gelişmelere, ilerlemelere, özellikle teknolojide ve bilimde, sıçramalara işaret eder. 1969 yılında (20 Temmuz 1969) Ay’a ilk defa ayak basıldığında yine aynı ikili Terazi burcunun 0 derecesinde birleşmişlerdi. Bu gözle bakıldığında 2010 yılında bu kez tam karşıt derecede gerçekleşen birleşmenin teknolojik konularla, uzay ve diğer çığır açabilecek adımlarla bir ilişkisi olabileceğini öne sürebiliriz.
Jüpiter ve Uranüs tüm yıla, özellikle yılın ikinci yarısına sarsıcı, değiştirici, yenileyici bir atmosfer kazandırmakta. Söz konusu ikili 18 Eylül’de ve son olarak 4 Ocak 2011’de bu kez Koç değil, Balık burcunda yeniden bir araya gelecekler. Başka bir deyişle, ilk birleşme önce Koç’ta, daha sonra Balık burcunun son derecelerinde gerçekleşiyor. Balık burcundaki birleşmeler özellikle insani konularda, ruhsal alanda bilinç sıçraması yaratabilecek, içerisine dini ve mistik ögeleri katabilecek konuların, ani olayların gündeme gelebileceğini söylemekte. Balık insanlık bilincini, sonsuz yaratıcılığı, hayal gücünü içerisinde barındıran, sosyal vicdan ve fedakarlık konularına vurgu yapan bir burç olarak, bu birleşimler altında inançlar alanında reformlara, uyanışlara, ruhsal öğretileri daha fazla bilincimize çıkaran gelişmelere, yeniliklere işaret etmekte.
Yılın ilk yarısı, özellikle Mayıs ayının sonundan başlayarak Ağustos’a kadar süren dönemde, yavaş hareket eden gezegenlerin yaptıkları açılar çok hareketli bir politik ve sosyal iklime işaret etmekte. Bu süreçte yaşanan Satürn-Uranüs karşıtlığı, ardından Jüpiter-Satürn karşıtlığının ilki ve ardından bunlara eşlik edecek olan Jüpiter-Pluton karesi özellikle Temmuz sonu ve Ağustos ayında iyice ortaya çıkacak, iz bırakan, tarihi konuların gündemde olacağını göstermekte. Bu arada Kiron’un da Balık burcuna ilerlediğini görüyoruz ve dikkatlerimizi bir kez daha Balık burcuna odaklamamız gerektiğini farkediyoruz. Zira Neptün de 4 Nisan 2011’de yine bu burca ilerlemiş olacak!
Balık burcunda gerçekleşen bu yoğun aktiviteyi anlamak için, Jüpiter’in bu burçtaki yolculuğunu değerlendirmemiz gerek. Yukarıda da değindiğimiz gibi, Balık yardımlaşmayı, merhameti ve fedakarlığı, sosyal vicdanı ve altta kalanları, fakir kesimleri, toplumdan soyutlanan kişilere duyarlılığı gündeme getiren burçtur. Hatırlayacaksınız, 12 Ocak’ta Haiti’de gerçekleşen deprem, Jüpiter Kova burcunun son derecelerinde, Balık burcuna geçmeye hazırlanırken gerçekleşmişti. Aslına bakılırsa, Jüpiter’in Balık burcunu ziyareti bireysel değil, kollektif düşünce ve hareketleri insan bilincine daha fazla taşımakta, dikkatlerimizi bu alana yöneltmemize neden olmakta. Adeta Jüpiter, Neptün Balık burcuna ilerlemeden önce hazır bir zemin oluşturmakta. Bu zemin, bizim, hepimizin önümüzdeki birkaç yıl içerisinde, kollektifi içeren temaları, tüm insanlığı etkileyebilecek olayları ve bu nedenle bir araya gelmeyi, yardımlaşma ve fedakarlık içerisinde olma psikolojisinin temelini hazırlamakta. 2011’de Neptün Balık burcuna geçtiğinde, benzeri olayları, tüm dünyayı yakından etkileyen hassasiyetleri, fedakarlıkları çok daha fazla ön plana almak, ortak bir bilinçle hareket etmek, zayıflık gösterenlere yardım elini uzatmak durumda olacağız. Daha yukarıda baktığımızda, Kiron gibi yaralanma ve şifa bulma kavramlarını içine alan bir gezegenin, 20 Nisan’da Balık burcuna ilerleyecek olması bu yardımlaşma ve fedakarlık olgusunu çok daha fazla şiddetlendirecek. Ezilmiş olanlara bakarken, aslında hepimizin ezilmekte olduğunu, toplu biçimde dramatik olayların içerisinde olabileceğimizi farkedeceğiz. Belki de bu nedenle önümüzdeki yakın zaman diliminde, tüm dünyayı birden ilgilendirecek konuların, ani olayların sık sık karşımıza çıktığını görürken, hep aynı soruyu sormalıyız ? Bireysel uyanışlar, toplumsal hareketlere öncülük edecek. Ancak hepimizi birden etkileyen bu olaylara kayıtsız kalabilir miyiz ?
ABD’nin gündemi ve Obama !
2010 yılında ABD’nin gündemine baktığımızda, özellikle dış politikada çok daha çetin bir atmosferin işaretlerini görüyoruz. Son günlerde İran’a yönelik baskıların artmakta olması dikkat çekici. Nitekim halen içerisinde olduğumuz sürede ve özellikle Nisan ayı ile birlikte, ABD’nin dış politikasında çok daha gergin ve patlamaya hazır yönelimler görebiliriz. Bu yıl 7. ev temalarının öne geçmesi, dış politika, anlaşmalar ve düşmanlıklar konularına önemle işaret etmekte. Nisan ayı ile birlikte, daha fazla tetiklenecek olan bu süreçte, 13 –25 Mayıs dönemine özellikle dikkat etmek gerekiyor. Bugünlerde ani olayların ve dış politik gerginlikleri şiddetle alevlendirebilecek gelişmelerin gündeme geldiğini görürsek şaşırmayalım. ABD’nin yıllık haritasında 8. eve işaret eden Yengeç burcu yükselmekte ve yöneticisi Ay Koç burcunda, haritanın tepesinde bulunuyor. Uranüs, Jüpiter ve tepe noktasının da 10. evde olması ABD’nin her yönden daha girişken, atak ve sabırsız davranabileceğini açıklamakta. Yıllık haritada yine 7. evde, anlaşmaları ve karşıtlıkları gösteren alanda Oğlak burcunda yer alan Pluton’un Jüpiter ve Uranüs’le kare açısı dış politikada ve ülke yönetiminde sertleşme ve güçlü bir tehdit algılmasına işaret ediyor. Bunun yanında, doğum haritasında 5. evin/Koç’un tepe noktasına gelmesi liderlik niteliği içeren durumlarda, gençleri ilgilendiren konularda, risk almak ve ekonomi alanında da spekülatif davranmak eğiliminde önemli bir vurgu oluşturmakta. Diğer yandan yükselen Yengeç, korunma duygusu ve defansif davranmak, tehditlere karşı güçlü bir reaksiyon göstermek durumunun da dikkat çektiğini anlatmakta.
10 Mart’tan sonra düzgün harekete dönecek olan Mars, halen ABD’nin uluslar arası konularını açıklayan 9. evinde hareket etmekte. Mars 7 Haziran – 30 Temmuz aralığında haritanın tepesinde olacak, ardından Temmuz sonunda Satürn’le birlikte, Meclis’i ve sosyal örgütleri açıklayan 11. evde olacak. Bu arada 11 Temmuz’da Yengeç burcunda gerçekleşecek Güneş tutulması da, ABD’nin krizleri ve finansal göstergeleri anlatan 8. evinde Güneş’e oldukça yakın bir derecede gerçekleşiyor. Tutulma derecesinin Mars’la partil açısı ve Washington için Akrep burcunun yükseliyor olması, 22 Haziran – 23 Temmuz aralığında, ABD’nin kendini korumaya yönelik konularda fazlasıyla hassas olabileceğini anlatmakta.
ABD Başkanı Barack Obama’nın ilerletilmiş haritasında ise Ay Balık burcunda ilerlemekte, 2010 yılı haritasında da Balık yükselmekte. Güneş ise bu yıl denge ve diplomasiyi anlatan Terazi burcuna ilerlemekte. Bu göstergeler kişisel planda kararsızlık ve etki altında kalma konusunda dikkat çekiyor. Özellikle bu dönemde 9. evinde Terazi burcunda ilerleyen Satürn dış politikada çok daha fazla test edileceğini ve bu alandaki sınırları iyi görmesini zorunlu kılmakta. Obama kaygan bir zemin üzerinde ilerlerken, sahip olduğu politik destekleri iyi kullanmak durumunda. Bu dönemde karşıtlıklar ve düşmanlıklar evinde geri hareket eden Mars yakın zamanda düzgün harekete dönerken, 7 Haziran – 29 Temmuz aralığını ve özellikle 14-18 Temmuz aralığını çok daha tehlikeli kılmakta. Benzer dönemin ABD için savunma ve güçlü bir reaksiyon yaratabilecek, riskli bir dönem olabileceğini görmüştük.
Bu yazı 5 Mart 2010'da tamamlandı.
Tüm hakları saklıdır ve başka ortamlarda kullanılamaz.